Sadece savaşta mı insanlar bir parçalarını bırakırlar... Siz hiç bir parçanızı geride bırakıp savaşa gittiniz mi? Bazen bir şeyi her şeyden çok isteriz, hatta uğrunda ölmeyi bile göze alacak kadar. Buna değer mi değmez mi hesabını yapmadan sorgusuzca sualsizce sonunu düşünmeden plansızca isteriz onu. Bazen de aşkımızdan, onun mutluluğu için sınırsızca kaçarız. Kadere inat ısrarcı oluruz, yeri gelir kafa tutarız ve sonunda pes edenin sinsi kader olduğunu sanırız, tam biz onu yendik diye sevinirken, aslında

Masumiyetin hiç bir zaman elden bırakılmadığı, suskunluğun ve içsel çekişmelerin büyük yer kapladığı Aşkın Yüreği kitabında gerçek bir aşkın içsel dünyasında adım adım yol alacaksınız. Merdivenlerin bittiği yerde bir çift göz ilk defa karşı karşıya gelmişti ürkek ve çekingen bakışların maskesi altında. O an gözlerin gözlere, içinde kelime olmayan bir çok anlamı sunduğu ilk andı... Eğer sevgi gözlerin buluştuğu yol ise... Bu yoldaki çarpışmadan çıkan kıvılcımlar kesin aşk olmalıydı. Bakışlar her şeyi anlatı

1983 yılında Koç Holdinge bağlı Beko Ticaret A.Ş.de satış temsilcisi olarak çalışmaya başlayan Koral BORO, 1989da Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölge Müdürü olarak ilk yöneticilik görevine adım attı. 1991de iki kademe birden yükselerek satış müdürlüğüne atandı. 1994ten itibaren şirketteki toplam kalite çalışmalarının ivme kazanmasına öncülük etti ve Şirket Kalite Komitesinin yöneticiliğini de üstlendi. Bugüne kadar hiç bir şirketin başaramadığı aynı yıl hem Tüsiad-KALDER hem de Avrupa Kalite Yönetim Vakfı (EFOM

İnsan biraz çocuk olmalı, bir pamuk şeker gördüğünde ben de istiyorum diye tutturabilmeli umursamadan... İnsan heyecan duymalı her gün doğdukça, ışığa bakıp dua etmeli yılmadan... İnsan aşık olmaktan korkmamalı; yüreğine acı bir sızı düşeceğini bilse bile zaman zaman... İnsan yolda yürürken biraz etrafına bakınmalı, bakıp da görebilmeli... Farklı diyarlarda farklı serüvenler yaşanıyor her gün, her saat, her dakika, her an... Bıkmadan, usanmadan... Kibarca gülümse ve geç... Kazanan sen olursun.. .Huzur bulur

Her gün aynı şeyleri yaşamaktan bıkmıştım. Her sabah aynı sokaklarda yürü, aynı köşeden dolmuşa bin, aynı durağın adını söyleyip in. Akşam da aynı şekilde eve dön. Bu tekdüzelik içinde kaybolup gideceğimi sanıyordum. ------------- Minibüs yolcusunu aldı, birbirimizle haşır neşir yola çıktık. Tarif edilen yere geldik, çarşı içinde indim. Birbirine benzeyen dükkânların arasında ilândaki mefruşat mağazasını sora sora buldum, levhası o kadar tozluydu ki zor okunuyordu.

Şeyhimiz 'Leğende doğradığım sadece cinlerin bir kısmıydı,' dedi. 'Ben kestikçe daha çok artacakmış. Daha öfkeli saldıracaklarmış' ' Çare nedir ey Resulallah?' diye sormuş. Gülsüm dehşet içinde kadının inanarak anlattıklarını dinliyordu. Eeeee, neymiş çare, diye nefretle sordu. Ne olacak, günahsız sabinin rahmine musallat olan cin taifesinin yolunu kesmek için, kızımın bir Allah dostu tarafından bakireliğinin bozulması gerekiyormuş. Neeee? diye bir çığlık attı Gülsüm. Allah'ın belası kızın daha on yaşınd

Ortaokul avlusunda 13-14 yaşlarında birbirini ve aşkı tanıyan iki çocuk, Hulusi ve Fatma'nın ilişkileri, ayrı kentlerdeki yatılı okullara gönderildikleri ve ayrı yerlerde meslek hayatına başladıklarından uzun süre kesilir. Fakat sevgileri birbirlerinden habersiz- daha da gelişir, olgunlaşır. Genç ormancı Hulusi, çiçeği burnunda bir öğretmen olduğunu bildiği Sarı Fatma'sını arar ve sonunda bir rastlantı sonucu bulur. Zamanın ve ailelerin uygun gördüğü biçimde nikâh, nişan ve düğün 6 ay içinde gerçekleşir.

Aşk-ı Mesnevi iç içe geçmiş varlık âleminin, kâinatın ve yaradılış dillerinin kendi lisanlarıyla konuşturulmasını ele alır. Hz. Mevlana ve Şems-i Tebriz'inin tanışmasının sırlarını araştıran üç arkadaşın 1200'lü yıllara Şems'in peşine düşerek ilahi aşkın anlamını araştırmaları ve dinlerin tarihi kökenlerine uzanarak ulaştıkları sembolik kavramları canlı bir biçimde anlatıyor. Bu uzun mistik yolculukta her varlık kendi varlığına bir delil oluşturmakta ve varlıklar evreninin toplamı yaratıcıyı göstermektedi

Aşk, güzel bir kitabın başlangıç, gelişme ve sonuçları gibidir. Bunun için de aşkın hiçbir satırını atlamadan ya da es geçmeden, sindirerek okumak istiyorum. Bunun için kartal kanatlarımı açıp, aşkın sınırsız sayfalarına doğru sabırla süzülmek zorundaydım.

Bu roman, sınırları kalın çizgilerle çizilen dünyalarımızın içinde ne kadar zavallı kaldığımızı göstermeye ve aslında seçeneklerimizin birer zorunluluğa dönüştürüldüğü sistemlerin içerisinde ne kadar çaresiz kaldığımızı haykırabilmek için kaleme alınmıştır.

Koltuğa, Rüya'nın yanına oturdu. İlk defa tanışıyormuş gibi davrandı ikisi de. Derya'nın bu durumu kesinlikle hissetmemesi gerekiyordu. Derya Ben bir kahve yapayım siz konuşurken diyerek ayrıldı salondan, Mutfak kapısı kapandığında ihtirasla birbirlerine sarıldılar, kemiklerini kırarcasına sıktılar bedenlerini. Her an Derya'nın kapıdan çıkıp gelme ihtimaline aldırmadan yapıştı Rüya'nın gül dudaklarına, alt dudağını kanatırcasına ısırdı. Onbeş saniyelik bu kenetlenme bir ömre bedeldi.

12 Eylülde Aşk toplumsal hafızanın acılarını gün yüzüne çıkartıp eleştirel diliyle yaralarımızı iyileştiren, aşkı, umudu ve mücadele ruhunu hatırlatan haliyle tiyatro oyunu olmasının ötesinde hayatın gizli kalmış bir yüzünü oluşturuyor. Kenan Öz eseriyle tüm baskılara ve antidemokratik uygulamalara karşı nasıl dik durulacağını, atılan tohumların nasıl yeşertileceğini ustalıkla gösteriyor.