Madde 39-Özgür hiçbir kimse, yasal yargılaması yapılıp hüküm giymeksizin kendi benzerlerince tutuklanamaz, hapse atılamaz, mal ve mülkü elinden alınamaz, sürgüne yollanamaz ya da herhangi bir biçimde kötü davranışla cezalandırılamaz. Magna Carta (Büyük Özgürlükler Sözleşmesi)

Selen için evimizin büyük olması bir avantaj olmuştu. Zamanla tekerlekli sandalyesini kendisi rahatlıkla kullanmaya başladı. Yukarı kattaki odasına çıkamamak üzüyordu kızımı. Bir gün bana Yukarıya çıkmam için yardım eder misin? diye sordu. Bir anda nasıl yardım edebileceğimi düşünemediğim için şaşırmıştım. Bana dönerek, anne ben yukarıya popobüsle çıkacağım. Sen de dizlerimden tutarak bana destek ver. Merdivenlerden yuvarlanma riskini ortadan kaldırmış olursun. dediği zaman bir kez daha hayran olmuştum canı

Her konuda aklınıza gelen tüm hizmetleri, hiçbir inisiyatif ve nüfuz kullanmaya ihtiyaç duymaksızın, sadece kent sakini (Paydaş) olduğunuz için otomatik olarak alabildiğiniz ve bu hizmetlerin üretim süreçlerine istediğiniz gibi dahil olup katkı sağlayabildiğiniz bir kentte yaşama hayali gerçekleşebilir.

Kanun Diye Bişey var, helâ müdürüm anlatmıştır. Anayasaya sen ne bakıyorsun? Tamam, bakma demiyorum; hobi olarak gene bak, hatta vaktin çoksa iki kere bak, hatta daha da çoksa ezberle, sık sık oku huzur bul, yani yararsız bir kitapçık değil; sonuçta vatandaşla ilgili ehemmiyetsiz konularda bir başvuru kaynağı sayılabilir ama devlet ve süreklilik isteyen düzeni söz konusuysa kitapçığın önemi de bir yere kadardır! Anayasa kitapçığıyla devlet mi yönetilir? Adı üstünde: kitapçık! Alırsın 'oku şunu' diye ordan o

Kitap üç bölümden oluşuyor; Kemalizm ve toplumsal yaşama dair düşün yazılarımın yanında Ekoloji ile ilgili bir bölüm de bulunmaktadır. Marx'ın döneminde ekolojik sorunlar var mıydı? Ya da Neo-liberallerle, Adam Smith ne zaman da beri çevreciydi de haberimiz yoktu? Eko-faşistlere de Hitlerin hayvan sevgisi nereden kaynaklıdır, der, tebessüm eder geçerim. Ekoloji konusuna tüm evrensel ideolojilerin el atması ve kuramlarını revize etmeleri gerektiğini düşünen birisiyim. Bu konuda sosyalistler başı çekiyor. Ke

Türkçem, dil bayrağım eriyor.

ESHAB-I KEHF Yaradan Allah Kimi kimden sakınmıştır? Kimleri mağarada saklamıştır? Mağara ehli kimden neden kaçıp saklanmıştır? Onların hayatına kimler neden kast etmiştir? Bunu hiç düşündünüz mü? Yüce peygamberimizin soyu Ehlibeytimiz birer birer katledildi. İnsanlar onları on ikinci İmama kadar takip edebildi. Ya sonrası? Mağaraya kaçıp saklananlar onlardır işte. Allahın koruyup kolladığı bunlardır işte. Zamanı geldiğinde zuhur edecek. Herkes işte bu Mehdi diyecek. Sıra sıra herkes gelip biat

Şubat 2007-Şubat 2012.. Meyre.Com, internet köy sitemiz... Dağarcığımda olanları paylaşmak istedim... Sizlerin Dağarcığıyla... Başardım mı bilmem... Takdim bu faniden... Takdir sizden... Tevfik Irabb'ımdan... Harmanpınarlıyı, her daim muhtaç eyle, Harmanpınar, Harmanpınarlıya... Muhtaç eyleme muhannede... Ey Gözel Allah'ım...

Devletin malı deniz, yemeyen domuzdu. Nereyi zapt edersen et. Ağaya kimse Öte git diyemiyordu. Bu kıyafetlerle de para pul, zevki sefa ayaklarının altındaydı. Eşkıyalıktan ağalığa meslek değiştirenlerde değişmeyen tarafları, huylarıydı. Can çıkmadan, huy çıkmazdı. Sadece kuzu postuna girmişlerdi. Bellerine ruhsatlı tabanca takarak, görülen lüzum üzerine, patlatarak egolarını tatmin ediyorlardı. Gül gibi kadının, kızın hesabı sorulmazdı. Arazi ekebildikleri, sürebildikleri kadar vardı. Arazi sınırlarını, kol

Biri seni yeniden sevene kadar bir hiç olarak kalacaksın. İçinde bulunduğun pisliklerle beraber var olacaksın biri seni sevip de tekrar temizleyene dek. (sayfa 221) Yeni bir aşk gelmeden diğer aşk asla yerini terk etmez Sedir. Ve aşk, bir daha o denli gelmiyor be. Orada kalakalıyorsun işte. Güzelin ömrü bir sonraki güzeli görene kadardır derdim sana aşk olmasaydı. Ama aşk var ve hiçbiri onun kadar güzel gelmiyor sana. Hiçbir güzel unutturamıyor onu sana be. (sayfa 353) Kalplere de dokunmuyor deniz. Belki il

Kitabıma bu ismi verirken, neden bir avuntu ve ötesi demiştim? Mısralardan, şiirlerden ötesi olur muydu? arı duru duyu ötesine şiirle gidilir miydi? Bir avuntuyla başlayan bu yürek, sonraları, yaratılan her mevduatı, mutlak bir'in, güzellikleri olarak yoğun düşündüğünde, haz ürpertileri içinde, öz benlikten dökülen kelimelerle avuntunun çok ötesine sahibini taşımış, yuvaya sesini duyurmak istemişti.

Beklentiler çelişkisi hıçkırıklar içinde mi uyanacağız her zaman uykularımızdan? Akıllardaki iç sesler daha mı fazla bağıracak vicdanlardakinden? Dostluklardan başlayarak, tüm sevdiklerimize sıçrayarak, büyük ayrılıkların eşiğinde ölümcül bir hasta gibi mi hissedeceğiz kendimizi? Bireysel çelişkinin toplumsal çözümü eşitlik hayal mi olacak; Eşitsizlikler, korkunç bir ateş gibi, bütün sinekleri etrafına mı toplayacak hep? Tersine gidiş yaşayan uygarlıklar(!) gibi karanlığa mahkûm mu olacak insanoğlu? Bencill

Arif Orhan Denizlili anne babanın ikinci çocuğu olarak 1964 yılında Denizli Çal ilçesi Mahmutgazi köyünde dünyaya geldi. İlkokul, ortaokul ve teknik lise makine bölümünü Denizli'de okudu. Anadolu Üniversitesi işletme bölümünden 1986 yılında mezun oldu. Altı yaşından itibaren babasının yanında başlamak üzere iş yaşamanın içinde oldu. 20 yıl serbest mali müşavirlik yaptıktan sonra 2011 yılında emekli oldu. Emeklilik döneminde eski mesleği ile ilgili bilgilerinden yararlanarak uçan daire taşıtı adlı icadı için

Küçük mutluluklarla büyük hesaplar yaptık. Çoğu zaman nerede yanlış yaptığımızı hesaplayamadık. En yüksek sesimizle gerçeği söylediğimiz zamanlarda bile hislerimize yenildiğimizi aslında biliyorduk. Aşk diye bir şey vardı ama her seferinde yanılınca anladık Yıllarca neden mutluluğa şirin isimler bulmaya çalıştık? Halbuki mutluluk içimizdeydi, sevebilmemizdeydi Hâlâ üzülüp şaşırabiliyor olabilmemizdeydi, mutluluk kendi elimizdeydi. En yakın aynadaki resim en mutlu gerçeğimizdi Ve aslında onu nerede aradığımı

Mutsuzluklarımız da olacak,mutluluklarımız da.Önemli olan ikisini ayırdedebilmek ve dengeleyebilmek.İşin sırrı her şey de olduğu gibi dengede yatıyor.Hem neden mutlu olmayı önemseriz de,mutsuzluklarımız üzerinde çalışmak istemeyiz?Oysa mutluluklarımız,mutsuzluklarımızın içinden çıkacak. Mutsuzluğumuzu bastırmaktan,onu yok saymaktan,ondan kaçmaktan vazgeçip onu anlamaya çalışsak daha iyi olmaz mı?Mümkün müdür mutsuzluktan kaçmak?Mutsuzluktan kaçan hayattan kaçmış,kendinden kaçmış sayılmaz mı? Eğitim sistem

Güneş, sessizlik ve huzurun doldurduğu bir tapınaktaydı, beyaz tuniğini üzerinden kaydırıp mor suyla dolu havuza girdi, suyun onu arındıracağının bilincindeydi, havuzdan çıktığında tapınağın içinde rahibeler belirdi, kollarında taşıdıkları giysilerle tek tek karşısında sıra oldular. Kendisini giydirmelerini bekliyordu, ama nedense kimse yerinden kıpırdamıyor, Güneş çırılçıplak öylece ortada duruyordu. Neyi beklediğini bilmeden. Zamanda kaybolan hiçbir şey yoktur, girmesini bilirsen, zamanın kapıları sana a

Bazı insanların dünyaları aşk üzerine kurulur, Adem ile Havva gibi İnsanın eli kana bulanırsa, ruhu sabıka giymez ama ruhu kana bulanmışsa, o insan artık, yok etmek üzerine devrime başlar Aşk, kimsenin fark etmediği kadar tehlikelidir. Öyledir ki; dünya bile aşk üzerine kurulmuştur... Ruhu, huzur ile dans eden çocuğun dünyası bir anda değişmiştir. Aşk üzerine kurduğu dünyası, onu büyük insan yapmıştır. Kapkaç yaptığı bütün bedenlerle hasımdır. Son aşkını da çalıp şehirden kaçmıştır... Zaman, hırpan

Düşünceler uzayın boşluğuna Beklentiler çöpe gitti Ne geri ödemeli sevdalarım Ne ödemesiz vefalarım Dağıttım ufku çizgisi bir yana Sonsuzluğu diğer yana Ellerimde yıldızlar, Gözlerimde Işıklar Yetti bana. Hangi seçimi yaparsanız yapın, içinizdeki çocuk kendi hayatını yaşar. Kendi dünyasında var olur ve orada geçirir çocukluk, gençlik ve olgunluk yıllarını. Görmek istemez dünyanın gerçeklerini ya da gerçek addedilen yalanlarını. O sadece içinizde kalmak ister. Öyle ki; ne kırmızı pabuçları ne de dünyanın çe

İçini yakan duman kadar varlığın Hangi sislere karışsan şu vakit vardığın yalnızlık Günün ilk tütün dumanı kuru gırtlağını parçalayıp sol ciğerinde siyah bir zift tabakası bıraktıktan sonra odanın ekşi kokusu boyunca yükselip tavanda asılı kaldı. Var olmanın burukluğu daha sabahtan tim ağırlığıyla üstüne çökmüş, yeni doğan güne inat boşluğuyla çepeçevre sarmalayacak kendini hissettirmeye başlamıştı.