Selçuklu tarihine yolculuğumuzun bu ikinci cildinde, Horasan ve Harezm’den Anadolu’ya süzülen çift başlı kartalın izini sürmeye devam ediyoruz. Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan bu yolculukta, Kutalmışoğlu Süleymanşah ve çocuklarıyla Türkiye Selçuklularını daha yakından tanıyacak, o günlere dair zihinlerimizde karanlıkta kalmış bazı hadiseler de aydınlanmış olacak. Türkiye Selçuklularının, Bizanslılar, Gürcüler ve Ermenilerin yanı sıra Anadolu’da bulunan diğer Türk beylikleriyle giriştikleri mücadeleler; din

İzmir ve çevresinin geçmişi, yaklaşık 8000 yıl öncesine kadar uzanıyor. İzmir’in Smyrna’sı bu süre içinde birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış, medeniyetler arasında bir geçiş noktası olmuş kentin Paleolitik Çağ’dan Türkler tarafından ele geçirilmesine kadar olan dönemi ayrıntılı bir şekilde ele alıyor. Elinizde tuttuğunuz bu kitap, okuru İzmir’de ve çevresinde bulunmuş, bu topraklarla ilişkide olmuş “Özbek baltaları”ndan Hitit ordularına, efsanevi kral Tantalos’tan Amazonlar’a, İranlılardan Büyük İskender

Havacılık tarihinin kuşkusuz en parlak isimlerinden biri Vecihi Hürkuş. Büyük bir merakı ve o merakı gidermek için sergilediği muazzam çabası, cesareti, girişimciliği, heyecanıyla hem kendi tarihini yazmış hem de Türk hava sanayii içinde büyük bir yer edinmiş. Vecihi Hürkuş’un havacılık faaliyetleri, adeta yarım kalan rüya. Onunkisi başarıları, hataları, umudu ve hayal kırıklıklarıyla dolu bir yaşam öyküsü. Bu kitabı okuduğunuzda bir “Ah!” kalacak içinizde. Balkan Savaşlarıyla başlayan, Birinci Dünya Savaşı

Tarihin en karanlık dönemlerinden biri. Kendini bir yanda Doğu Roma İmparatorluğu, öte yanda Hz. Muhammed'in takipçileri arasında bulan ve Yahudiliği resmi dini olarak seçen güçlü, gizemli bir imparatorluk. On Üçüncü Kabile dönemin üçüncü büyük gücü olan Hazarları ve onların İslamın ve Hıristiyanlığın baskısından kurtulmak için Yahudiliği seçişini anlatıyor. İmparatorlukları yok olduktan sonra dağılan Hazarların izini sürüyor ve modern Yahudiliğin ırksal bütünlüğü ile toplumsal mirasını nasıl etkilediklerin

Bu eser iktidar ile meşruiyeti, egemenlik ile hukuku, devlet ile milleti, yöneten ile yönetileni, devlet adamı egemen hakan/sultan/padişah/şef ile yönetilen halkı 'bölünmez bir bütünlük içinde binlerce yıldır alaşımlayan' Türk devlet aklı geleneğini ilgili zihniyetin/ruhun evrensel kadim kuramsal/doktrinel kaynaklarından ve siyasi tarihin pratik politik uygulamalarından yola çıkarak anlamayı ve konunun asli kavramsal, kuramsal ve kurumsal dizgeleri üzerinden Türk ve Türk-İslam devlet geleneği içindeki 'devl

Kadim bir kuram, doktrin, içrek ideoloji, devletin gizli anayasası, zihniyet, tarz-ı siyaset, devlet yönetme sanatı ve siyasi yaklaşım olarak devletin tarihsel varlığı kadar eski olan ‘devlet aklı’ kurgusu ilk devlet kuruluşundan günümüze kadar Türk devlet yönetim geleneğinin de en asli hükmetme hikmeti olarak kullanılmış ve kullanılmaya da devam etmektedir. Tarih boyunca kurulan on altı Türk devlet geleneğinde de açıkça görüldüğü̈ gibi devletin salt amaç olarak yaşandığı bir devlet zihniyeti bu devletlerin

İnsan, evren içerisinde bir zerre bile değil bilindiği gibi. Ama içinde taşıdığı kudret, beceri, güç ve kibir sayesinde sanki küçük dağları kendisinin yarattığı hissiyatına sahiptir. Düşünmez ki, kendisinin Tanrı olduğunu iddia eden Firavun’un burnundan giren bir küçük sinek, o devasa kaleyi fethetmiş ve Tanrı’yı (!) çaresiz bırakmıştı. İnsan, bilindiği gibi çok muhteris bir yaratıktır. Bu nedenle şımarır, kan döker, zulmetmekten zevk alır. Kendisinden daha güç bir durumla karşılaşınca da eğilir, boyun eğe

Gök Türk adı kökeni ve yaşadıkları yerlerin nereler olduğu; Ergenekon destanındaki Kurt'un hikâyesi; Gök Türk İmparatorluğu'nun kuruluşu; Çin ile kurulan ittifaklar Çin entrikaları Çinli hatunlar; Gök Türkler' in Doğu-Batı olarak bölünmesi ve fetret devri; Bir bağımsızlık hareketi: Kür Şad İsyanı; İkinci Gök Türk İmparatorluğu'nun kuruluşu; "Dünyanın yedi ırkının büyük başbuğu ve yedi iklimin hükümdarı hakandan Roma İmparatoru'na" diye mektup yazan Gök Türk Kağanı; Bilge Kağan ve Kül Tegin kardeşlerin uyumu

Yeniden ayağa kalkması ve dünyaya düzen vermesi ile Türk Birliği Ülküsü’nün gerçekleştirilmesi için harcayan büyük Türk Milliyetçisi Nihal Atsız, damarlarındaki kanın her zerresinde Türk olmanın gururunu yaşamış bir kişi idi.Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden sonra söndürülmek istenen Türklük ateşini ve ocağını yeniden alevlendiren, doğudan batıya, kuzeyden güneye bütün Türk Dünyasında önemli bir yere sahip olan Atsız Beg’in hayatındaki gelişmeler aşağı-yukarı bütün Türk Milliyetçileri tarafından bilinir.

Baykan Sezer, sömürüsüz, tüm insanlığın özgürce, eşitlik ve kardeşlik içinde yaşadığı bir dünya tasavvuru içindedir. Bu, bir gelecek tasavvurudur. Batı, eline geçirdiği dünya egemenliği ile bütün toplumları tek bir sistem ve ideal altında toplama çabasıyla yola çıkmış; ama tarihsel kodlarının da zorlamasıyla bunu sömürüsüz biçimde halletmeyi becerememiştir. Fransız İhtilali'nin sloganları aynı dönem içinde iflas etmiş, bayrağı yere düşmüştür. Günümüzde de Batı'nın tüm insanlığı kuşatacak yeni bir öneri geti

"TARİHTE GİRNE VE TÜRKLER", tarih severler için bir başyapıt. Akdeniz'in incisi Girit Adası'nın unutulmaz öyküsünü ve bu eşsiz coğrafyanın dünya tarihindeki yerini keşfedin. Girit'in sadece doğal güzelliklerinden daha fazlasını sunan bu eser, adanın coğrafi büyüklüğünü, stratejik konumunu, tarihsel ve askeri değerini derinlemesine ele alıyor. Adanın etkileyici coğrafyasından Minos Uygarlığı'nın esrarengiz tarihine, Roma'nın istilasından Osmanlı İmparatorluğu'nun adadaki hâkimiyetine kadar Girit, medeniyetle

Hayvan taşımada kullanılan yük trenleriyle önce toplama kamplarına ardından esaret hayatlarını sürecekleri ana kamplara gönderilen Türk esirler, yolculuk boyunca birçok olumsuz durumla karşı karşıya kalmıştır. Giyim, yiyecek ve içme suyu açısından sefaletin yaşandığı bu yolculuklar sırasında birçok Türk esir, tifo ve dizanteri gibi hastalıklardan dolayı yaşamını kaybetmiştir. Sağ kalanlar ise gönderildikleri esir kamplarında yaşam mücadelesi vermişlerdir. Rusya içlerine gönderilen Türk esirlerin toplama kam

Elinizdeki bu çalışma, Yazar’ın daha önce yayımladığı “Ege’den Akdeniz’e Mavi Vatan” başlıklı kitabının Ege Denizi’ne yönelik daha detaylı analizler içeren devamı niteliğinde ikinci kitaptır. Üçüncüsü ise, muhtemelen yalnızca Doğu Akdeniz havzası ile Kıbrıs adasına yönelik olacaktır. Nitekim bu kitapta Yazar, öncelikle Türk-Yunan ilişkilerinin tarihsel temelini ele alarak, bu ilişkilerin yönünü belirleyen Yunan Megali İdeası’nı detaylıca irdelemiş ve Ege Denizi’ni uluslararası deniz ve hava hukuku çerçevesi

Geçmişten günümüze Batı Anadolu’nun başlıca kentlerinden olan İzmir, antik adıyla Smyrna hem coğrafi güzellikleri hem kozmopolit yapısıyla Antik Çağ’dan beri insanları kendine çekmiştir. Özellikle Roma İmparatorluk döneminde bilim ve sanat insanlarına gösterilen saygı, onların şehre sevgiyle bağlanıp İzmir’e yerleşmesine imkan vermiştir. kente çekmiştir. Bu kişilerden biri de İS 2. yüzyılda kentte yaşamış ünlü hatip Publius Aelius Aristeidesʼtir. Aslen Mysialı olmasına rağmen yaşadığı bu kentle o kadar güçl

20’li yılların başında Devrim’in ondaki cevheri fark ederek dalında uzmanlaşması için Avrupa’ya eğitime gönderdiği bir ismin başardıkları üzerinden anlatacağız. Ayrıca bu çalışma, henüz Cumhuriyet’in ilk yıllarında kadronun genç bir eğitimcisinin 30’lu yıllar ile birlikte aldığı görev ile hem Türk eğimine hem de Türk Devrimi’ne damgasını nasıl vurduğunu ve Devrim’in 40’lı yıllardaki yönünün doğru tayin edilmesinde oynadığı rolü anlatacağız. Bir başka deyişle; Türk Devrimi’nin ilerici, devrimci kalıtına sahi

Urfa Semahı’nı söylerken o. . . 9 Kasım 1936. İmzalanmasından yaklaşık dört ay sonra yürürlüğe girmişti Montreux Boğazlar Sözleşmesi. Aylar sonra rahat bir uyku uyuyabilecekti Gazi… Herkes Gazi kadar rahat değildi o gece. Montreux Sözleşmesinin uygulanacak olması nedeniyle sıkıntı yaşayanlar da vardı. Gecenin geç saatlerinde Londra’da, Boğazlar Sözleşmesini incelemek için bir araya gelen Sovyetler Birliği’nin Londra Büyükelçisi Ivan Mayski ve İngiltere Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Robert Vansittart, sıkınt

O, Ulu Önder Atatürk’ün fikirlerinin babası, felsefi, içtimai ve birçok alanda usta bir kalem, dinamik bir zihin, fedakâr ve cefakâr bir bünye…Dinle gelen değişim ve dinden önceki mevcut Türk medeniyetini titiz bir araştırma sonunda yazı serüveni ile somut hâle getiren Gökalp, Türk medeniyetinin gelişim seyrini itinayla ele alırken aynı zamanda Türk kimliği hususunda yeri dolmayacak büyük bir eser yaratmış olmaktadır.

Türk tarihi ve kültürü araştırmalarında Göktürk dönemi özel bir yer tutar. Hem öncekidönemlerin aydınlatılması hem de sonraki dönemlerin daha iyi anlaşılabilmesi Göktürk dönemininiyi bilinmesine bağ-lıdır. Göktürk dönemi denildiğinde ilk akla gelenler Bilge Kağan, Köl Tigin veBilge Tonyukuk’tur. Bilge Kağan Türk milleti için bütün gücüyle çalışmış ve milletinin güveninikazanmış bir model şahsiyettir. Bu hususta kendisi "Türk milleti için gündüz oturmadım,gece uyumadım” derken, Çin kaynaklarında da "Bilge Ka

“Ya İlahi! İslâm dinine yardım etmek, İslâm’ın düşmanlarını söküp atmak maksadıyla her yıl gaza için Hindistan’a gitmeyi kendime farz kılıyorum. Beni mansur ve muzaffer eyle. Niyetimi halis eyle!” Gazneli Mahmud Türk tarihinde vazgeçilmez bir yere sahip olan, çok uluslu yapısıyla imparatorluk hüviyeti taşıyan, Orta Doğu’da Ehl-i Sünnet inancını tahkim eden Gazne Devleti’nin efsanevi hükümdarı Gazneli Mahmud (971-1030); kazandığı zaferlerle, kişiliğiyle ve dönemindeki sanat anlayışıyla okuyucunun karşısına ç