İçinde yaşadığımız çevrenin bize sunduğu temiz hava ve su gibi yerine alternatifler üretilemeyecek yaşam kaynaklarının sürdürülebilirliğinin sağlanması noktasında büyük öneme sahip olan ormanların korunması, birden fazla alanda gerekli önlemlerin alınarak orman varlığının geliştirilmesi ve sürdürülebilirliğinin sağlanmasını zorunlu kılmaktadır. Mevcut orman varlığının tamamına yakını devlet ormanlarından oluşan ülkemizde de olumsuz müdahalelere karşı anayasal güvence altına alınmış olan ormanlara ilişkin te

Cinsellik ve onun etrafında gelişen ahlak, insanlık tarihi boyunca hukuk kurallarını doğrudan etkileyen kavramlardandır. Ahlakın, hukuk kurallarını belirleyici konumu kişilerin günlük yaşamının da ahlakın yorumuna göre şekillenmesine sebep olmuştur. İçinde bulunduğu döneme göre yorumlanmasından dolayı net bir tanımı yapılamayan ahlak kavramı, pozitif hukuk kurallarının belirli olması niteliği ile ters düşmektedir. Çalışmada, yakın tarihteki olaylar üzerinden ahlak kavramından ne anlaşıldığı tartışması sonra

Günlük hayatta oldukça çok karşımıza çıkan birinden bir şey beklemek veya beklenebilirlik ifadeleri aslında bir hukuk kavramı olarak da kullanılmaktadır. İşbu çalışma da hukuki bir kavram olarak normatif kusur teorisi ile belirginleşen beklenebilirlik kavramının açıklanmasını hedeflemektedir. Özellikle Alman hukukunda yerleşik bir ceza hukuku terimi olan beklenebilirlik, tipik bir hareketin yerine getirilmesi veya getirilmemesinin cezaya layık görülmemesi ve istisna tutulması çerçevesinde talep edilemeyen d

Derslere ve sınavlara hazırlık için tasarlanmıştır. Müfredata uygundur.

Türkiye'de ceza mevzuatı en sık değişen kanunlardan oluşmaktadır. Bu nedenle ceza muhakemesi hukuku alanında görev yapan avukat, savcı, hâkim ve kolluk görevlilerinin güncel yasalara ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacı düşünerek Ulus Medya Yayıncılık’tan Kasım 2023 tarihi itibarıyla güncel mevzuat derlemesi yayınladık. Kitabın önsözünde Ceza Muhakemesi Kanununda yürürlüğe girdiği tarihten bugüne kadar yapılan değişikliklerin analizi yer almaktadır. Türk kanun koyucusunun izlediği suç siyaset ilkeleri Ord. Prof. Dr

Bu çalışmada ele alınan hareketin konusu, tipikliğin objektif kurucu unsuru olarak suç teorisinde oldukça önemli bir dogmatik konumu haizdir. Nitekim kanuni tarife göre hareketin üzerinde icra edilmesi gereken varlıkları tanımlamayan bu unsur, kanunda belirtilen niteliklerle somut olayda var olmadıkça tipe uygunluğun gerçekleştiğinden de söz edilemeyecektir. Diğer taraftan, ceza hukukunun diğer pek çok kurumuna dair incelemelerin doğruluğu, hareketin konusu kavramına suç teorisinin bütünü yönünden tutarlı s

Osmanlı Devletinin ilk modern ve sistematik ceza muhakemesi kanunu olan 25 Haziran 1879 tarihli Usul-i Muhakemat-ı Cezaiye Kanun-ı Muvakkati, bugünkü ceza muhakemesi hukukumuzun temelini oluşturması bakımından oldukça önemli bir yere sahiptir. 1808 Fransız Ceza Muhakemesi Kanunu'ndan iktibas edilen bu kanun, ülke hukukuna başta savcılık olmak üzere birçok yeni kavramın girmesine vesile olmuştur. Kanun, ceza muhakemesinin bütün aşamalarını düzenlemiş ve günümüz yargılama düzenine epey benzer bir adliye teşki

Çoçukların ceza hukuku bilinci ile donatılarak hangi eylemlerin suç olduğu ve hangi suçların cezalarının ne kadar oldugu konusunda farkındalık yaratarak daha az suç işlenmesini sağlamaya yönelik Türkiye 'deki ilk önleyici ceza hukuku kitabıdır. Hukuk fakültelerindeki ceza hukuku eğitiminin bir özeti olup herkesin anlayabilecegi bir dilde yazılmıştır.

Futbol, farklı grupları, ulusları ve kültürleri bir araya getiren bir spor dalı olmakla birlikte sporun gerçek değerlerine zıt etkiye sahip çeşitli şiddet türlerini içinde barındırmaktadır. Dünyanın dört bir yanında farklı ülkelerde ve kültürlerde ciddi bir sorun olarak varlığını sürdüren futbol şiddetine yönelik ulusal ve uluslararası yetkililerin, oyunun her seviyesinde futbol şiddetini kontrol etmek ve önlemek için bir dizi yasa, yönetmelik, politika ve strateji ortaya koyması bu sorunun önemini ve yaygı

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun, ikinci kitabının “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı ikinci kısmının, “İşkence ve Eziyet” başlıklı üçüncü bölümünde düzenlenmiş olan “işkence (TCK madde 94-95),” ve “eziyet (TCK madde 96)” suçları ile ilgili hazırladığım bu eserin birinci baskısını uygulamada karşımıza çıkan sorunların aşılmasına yardımcı olacağı düşüncesi ile sizlerin beğenisine sunmanın mutluluğunu yaşıyorum. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu ile Yargıtay 8.Ceza

Ceza yargılamasının en çok tartışılan konularından biri de hukuka aykırı deliller sorunudur. Bir ceza yargılamasında en çok dikkat edilmesi gereken konuların başında dosya kapsamında hukuka aykırı delil olup olmadığı hususu gelmektedir. Bu nedenle yargılama öznelerinin öncelikle bu konuyu dikkate alması gerekir. 5271 sayılı CMK m. 206/2-a ve 217/2 hükümlerinde, yasa ve hukuka aykırı delillerin hükme esas alınamayacağı ifade edilmektedir. Bu tespit konuyu daha da önemli hale getirmektedir. Uygulamada hukuka

Kural olarak bir hareketin tipe uygun ve hukuka aykırı olduğunun tespit edilmesinin ardından, fail tarafından kusurlu olarak icra edildiğinin belirlenmesi cezalandırma için yeterlidir. Ancak kanun koyucu bazı özel sebeplerin varlığı durumunda faili cezalandırmama veya cezada indirim yapma yolunu tercih etmiştir. Çalışmamızın konusunu bu sebeplerden şahsi cezasızlık sebepleri ve cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebepler oluşturmaktadır. Bu kapsamda ilgili sebeplerin kavramsal ve tarihsel gelişimi,

“Kişisel verilerin evrensel düzeyde asimetrik biçimde yayılması ile paralel olarak ortaya çıkan hukuksal düzenleme gereksinimi, bugün “kişisel verilerin korunması hukuku” biçiminde yeni bir hukuk dalının ortaya çıkışına tanıklık etmemizi sağladı. Ancak bu yeni hukuk dalının kendine özgü kurallarının kişisel veri ihlallerini önlemekte yetersiz kalacağı düşüncesi, -diğer pek çok hukuk dalı için geçerli olduğu üzere- kişisel verilerin korunması alanında ceza hukukunun müdahalesini gerekli kıldı. Bu anlamda

Bu çalışma mağdurun muhakeme işlemlerinden kaynaklanan ikincil mağduriyetinin önlenmesine odaklanmıştır. Ancak bunu yapmadan önce mağdur kavramını, mağdurun suç teorisi içindeki yerini ve etkisini incelemek gerekmiştir. Mağdurun ikincil mağduriyetinin önlenmesinin en temel yolunun haklarının belirlenmesi, bilinmesi ve korunması olduğundan hareketle mağdurun ceza muhakemesindeki yeri, rolü ve hakları üzerinde durulmuştur. Mağduru sadece bir delil aracı olarak gören klasik ceza adalet sistemine karşılık olara