Yüce Allah, yeryüzünü mükemmel hâle getirdikten sonra, orada hükümlerini uygulayıp, kendi adına iş görebilecek bir halife yaratmayı murat etmiş ve böylece Hz. Âdem’i varlıklar âlemine katmıştır. Onu akıl, ilim ve irade gibi birtakım özelliklerle donatmış; yaratılmasına karşı olumsuz tavır sergileyen ruhanî varlıklarla birlikte tabi tuttuğu imtihan sonunda üstünlüğünü kabul ettirmiştir. Böylesine bir imtiyaza sahip kılınan ilk insan ve kıyamete kadar teselsülen gelecek olan zürriyeti ile elest meclisinde All

‘Develer Şeytanlardan Yaratılmıştır’ Rivayeti Özelinde Develerin şeytanlardan yaratılması, ilk bakışta zahirî anlamına göre canlıların yaratılışını konu edinen ayetlere, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) sünnetine ve akla aykırı gelmektedir. Zira ayetler, bütün hayvanların sudan yaratıldığını açıkça ifade etmektedir. Dolayısıyla develerin şeytanlardan yaratıldığı ifadesinin mecâzî bir anlam taşıdığı nettir. Öte yandan Hz. Peygamber (s.a.v.), zararlı ve kötü olan varlıkların şerli davranışlarını tasvir ederken de

Elinizdeki eser, Şeyh Süleyman b. Nâsır el-Ulvân’ın Ramazan ayında yapmış olduğu iki adet ilmî oturumdan ibarettir. Ramazan ayındaki hükümlerin dışında, birçok konudaki suâllere cevap veren müellif, rahmet ayı Ramazan’ı en güzel şekilde karşılamak gerektiğini ve bu ayın fazîletlerinden azamî derecede faydalanmanın lüzumunu bütün detaylarıyla ortaya koyuyor.

Özdüzen Halit | Adıyaman’da doğdu, temel eğitimini burada, orta öğrenimini Adana, yüksek öğrenimini Boğaziçi Üniversitesi’nde tamamladı. Sonraki yıllarda, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde bir eğitim programına katıldı. İstanbul’da bulunduğu askerlik ve üniversite yılları ile başka geliş gidişlerinde, Beyazıt çevresi ve Marmara Kıraathanesindeki sohbet ve ilim–irfan toplantılarına katılma fırsatı bulmuştur. Adıyaman, Gaziantep, Malatya, Hama (Suriye), İstanbul, Eskişehir ve Ankara’daki son 40 y

Beyân ilminin mahiyeti nedir? Beyân ilmi hüküm istinbatının neresindedir? Nesih ile beyân arasında ne gibi bir ilişki bulunmaktadır? Beyânı tehir etmenin hükümler üzerindeki etkisi nedir? Mücmel ve Mübeyyen arasında ne gibi bir bağ vardır? Beyân ilminin ilişkili olduğu diğer kavramlar nelerdir? Beyânın fıkıh ve fıkıh usulü için ifade ettiği anlam nedir? Benzeri sorularınızın cevabını bu eserde bulmanız mümkündür. Kıymetli okuyucular Allah’ın ilminizi ve bu eserimi faydalı kılması dileğiyle.

“Zâhirde ilk, orta, yüksek tahsiller olduğu gibi, mânevî ilimler ve mânevî tahsiller de mevcuttur. Bu mânevî tahsil üç merhaledir: 1- ilmel-yakin, “Bilmek”tir. 2- Aynel-yakin, “Bulmak”tır. 3- Hakkâl-ya-kin ise “Olmak”tır. Bir ilim diğerine erişemediği için hakikat da anlaşılamıyor. Merhaleler arasında çok farklar vardır.” (İsmail Yavuz, En Gizli Sır) Biz bilmek basamağını güçlendirme çalışması yapıyoruz şimdilik. Az da olsa devamlı olarak gayret göstermemizin sonucunda, Allah’ın izniyle gözümüz açı

… Vakıf kurallarının gereği gibi uygulandığı biliniyorsa da bir zaman sonra vakfı değiştirmeye, başkalaştırmaya ve bozmaya kalkışanlar, bir şekilde buna sebep olanlar olursa yerleri ve gökleri ve bizleri yoktan var eden ve bunca nimetlerini ihsan buyuran Allah’u Azimu’ş-Şan’nın kahr-u gazabına uğrasın ve dünya ve ahirette rahat yüzü görmesin ve iki cihanda rezaletten kurtulmasın. Amin Bi-hürmet-i seyyidil-mürselin. Pertevniyal Valide Sultan 1810-1884

“Ecdadımız kitap yazarken Allah için yazar, bir şeyi söylerken Allah için söylermiş. Tarla besmeleyle sürülüyor, tohum besmeleyle atılıyor, bitki besmeleyle sulanıyor, hasat besmeleyle yapılıyor, değirmen besmeleyle öğütüyor, hamur besmeleyle yoğruluyor, besmeleyle fırına veriliyor ve alınıyor, ekmek besmeleyle bölünüyor ve lokma besmeleyle ağza götürülüyor, işte bu ilahi bir zincirdir ve bu zincir Allah’ın rızasına talip olanların her anına sirayet ediyordu.” Mehmet Önder – Hayatı Oku Yorum “Ömrü boyunca k

Şûrâ Suresi’nin 27. ayeti dünya hayatındaki nimet ve imkânların kullar arasında hangi ölçüte nisbet edilerek paylaştırıldığına açıklık getirmekte böylece 26. ayetin içeriğinde vurgulanan mesajın, Allah Teâlâ’nın iman ederek iyi işler yapan kullarına lütfundan fazlasını vermesine ilişkin ifadenin, zihinlerde doğru şekilde kavranmasına vesile olmaktadır. Şayet Allah Teâlâ, dünya hayatında bütün insanlara zekâ, sağlık, yetenek vb. nimet ve kaynakları bol ve eşit bir şekilde vermiş olsaydı yeryüzünde birlik, di

İnsanın yaratılışı, beden ve ruh çerçevesinde iki kısımdır. Hicr Suresi 26. ayetinde işaret edildiği üzere beden, Allah Teâlâ’nın yaratma sıfatının bir eseri ve tecellisi olarak topraktan başlayarak devam eden fiziksel ve biyolojik değişim sürecindedir. Beden, ihtiyaçlara muhtaç olduğu kadar ruh da manevî kudrete o derece muhtaçtır. İnsan, kendisini yaratan İlahî iradeyi tanımak ve bilmek, bu âlemin yaratılış gerekçesini kavramak ve kendisinin dünya hayatındaki yaratılış amacını öğrenmek ister. Tüm insanlığ

Benim adım mutluluk Burağa binmemle ön ayakları havada şaha kalktı ve ilklerle mucizeler yağmuruna tutuldum. Kurtuluşumdu. Kurtuldum Kurtuluş…

Ayetlerdeki anlamı izaha muhtaç kelimeleri konu edinen garîbu’l-Kur’ân ilmi, Kur’ân’ın doğru bir biçimde anlaşılmasını gaye edinen ulûmu’l-Kur’ân içinde mühim bir yer teşkil etmektedir. Fahreddin er-Râzî, âhir ömründe ortaya koyduğu meşhur tefsiri Mefâtîhu’l-gayb’da farklı alanlarda te’lif ettiği iki yüzden fazla eserin muhtevasını ve bütün ilmi birikimini sergilemekte, tefsiri bir anlamda ilimler sergisi ve ansiklopedisi hüviyetini taşımaktadır. Râzî, garîbu’l-Kur’ân ile ilgili de dikkat çekici ve orijinal

Özdüzen Halit | Adıyaman’da doğdu, temel eğitimini burada, orta öğrenimini Adana, yüksek öğrenimini Boğaziçi Üniversitesi’nde tamamladı. Sonraki yıllarda, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde bir eğitim programına katıldı. İstanbul’da bulunduğu askerlik ve üniversite yılları ile başka geliş gidişlerinde, Beyazıt çevresi ve Marmara Kıraathanesindeki sohbet ve ilim–irfan toplantılarına katılma fırsatı bulmuştur. Adıyaman, Gaziantep, Malatya, Hama (Suriye), İstanbul, Eskişehir ve Ankara’daki son 40 y

Müslümanlarda Tarih İlminin Doğuşu, hicri ilk üç asır boyunca İslam tarih yazıcılığının nasıl ortaya çıkıp şekillendiğini, tarihçilerin kaynaklarının ve motivasyonlarının neler olduğunu kuşatıcı bir şekilde ele almaktadır. Modern dönemde İslam tarih yazıcılığının doğuşunu kapsamlı bir bakış açısıyla sunan ilk çalışmalardan biri olan Dûrî’nin eseri bir taraftan oryantalist literatürde erken dönem kaynaklarının ve râvilerinin “güvenilirliğine” ve “sonradan üretilmiş” olma ihtimaline yönelik ileri sürülen iddi

Hazreti Muhammed peygamberlik görevini ifa ederken aynı zamanda geri kalmış bir topluluğu büyük devrimlerle devlete dönüştürmeyi başarmıştır. Hoş olmayan yer anlamına gelen Yesrib’i eğitim seferberliği ile Medine’ye dönüştüren hazreti Muhammed’in devrimlerinin dayanağı da Kuran-ı Kerim’dir.

RİBÂ TEOLOJİSİ ve KARZ-IHASEN adlı bu çalışma iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde “Ribâ teolojisi”, ikinci bölümde “Karz-ı hasen’in sosyal hayata yönelik hikmetleri” İncelenmektedir. İlâhî dinlerde RİBÂ hayatı altüst eden haksız ve bâtıl kazanç olarak görülür ve yasaklanır. Yasaklanış hikmeti; emeksiz olması, fertleri tembelliğe itmesi, İktisadî sosyal hayatı bozması, gelir adâletsizliği, işsizlik, enflasyon, zengin fakir arasında kin, nefret ve kıskançlığa, iflâslara, intiharlara, dağılan âilelere s

Yaratılmış varlıkları Allah’ın yerine veli edinmenin, onları bir ilâh gibi sevmenin, değer verip yardım beklemenin, bilinçsizce itaatin Kur’an’da dayanıksız bir örümcek evi gibi insanlara dünyada âhirette hiçbir faydası olmadığı açıklanır. Müminlerin velisi, Allah (ilahi buyruklar), Rasül (vahiy) ve (birlik, duâ, dayanışma, yardımlaşma salât türü eylemlerle tevhid/vahdet etmiş) müminlerdir. İnkâr edenlerin velisi tâgütlar (Allah’tan gayrısını veli edinip ilah gibi sevilen ve tapılanlar)dır. Onları nurdan zu

Hicrî Dördüncü Asır Ricâl Tenkidinin Mukayeseli İncelenmesi Kısa Özet IV/X. asrın meşhur alimleri arasında bulunan İbn Hibbân ve İbn Adî, zayıf râviler hakkında eser kaleme almış iki önemli münekkittir. Onların bu konudaki kitapları; içerdikleri râvi sayısı, mütekaddim münekkitlere ait değerlendirmeleri ihtiva etmesi ve râviler hakkında hüküm verirken takip ettikleri metotlar açısından ön plana çıkmaktadır. IV/X. asır ricâl tenkidini, İbn Hibbân ve İbn Adî’nin zayıf râviler hakkındaki kitapları üzerinde

20. yüzyıl başlarında Eyüp Piyer Loti Tepesi’ndeki Kaşgari Dergâhı’ndan yansıyan parlak bir ışığın günümüzdeki yansımaları… Onu ilk defa tanıtan Necip Fazıl Üstad’ın paha biçilmez izlenimleri ve onunla aynı soydan gelen arif bir insanın ezber bozan, 21. yüzyılı doğru yorumlayan ve yeni ufuklara götüren kısa sohbetleri… Hak dostlarının gönüller alan menkıbelerinden modern öykü tarzında yazılmış hikâyeler… Ve o büyük insanların çağımızı da sarsacak sözleri: “Neme lazım” şudur ki, bir devlet içinde

İTTİHAD-I İSLAM, Müslümanların yeniden dirilişidir. İTTİHAD-I İSLAM, rahmet ve inayet-i İlahiyye’nin celbine vesiledir. İTTİHAD-I İSLAM, sökükleri dikmek, gedikleri kevlemek, yıkıkları tamir etme aşk ve sevdasıdır. İTTİHAD-I İSLAM, İslamiyet’in şahs-ı manevisinin izzet ve itibarıdır. İTTİHAD-I İSLAM, ruhları ayağa kaldıracak bir kayyum değerdir. İstikbal mahkemesinde şanlı ecdadımızın “Bizden sonra ne yaptınız? Hangi güzel hizmetlere imza attınız?” sualine karşı; “Biz, derdi İslam, davası İslam, gayes