Mâturîdî ve Kuran tefsiri üzerine uzun bir çalışmanın sonucu olarak yazılmış bu eser, konuyla ilgili boşluğu doldurmak için atılmış önemli bir adım

Biyolojik saatimiz çok hassastır. Bu hassasiyetini uyku düzensizlikleri, bitkinlik dalgaları, bilinç bozuklukları, iştah değişiklikleri, kiloyu korumada zorluklar, depresyonlu ruh hali ve bunun gibi çeşitli tetikleyici semptomlarla göstermektedir. Hyman biyomedikal bilimin öncesindeki, bizi bu yeniliklere gebe noktaya taşıyan tarihi trendleri, sanatsal bir şekilde anlatmaktadır. Ve büyük bir hassasiyetle gün ışığı yoksunluğundan muzdarip insanların kendi tecrübelerini ve çözümlerini tarif etmelerine izin ve

Endülüs İslam medeniyetinin yetiştirdiği Muhammed b. Turtuşî´nin Sirâc adlı bu eseri sadece bir nasihat kitabı olmaktan öte hukuku eksen alan bir siyaset danışma kitabıdır. Eser, siyaset, tarih, ahlâk felsefesi, varlık felsefesi, fıkıh kelâm, hadis, şiir ve nasihat gibi çok çeşitli konuları içine almaktadır. Zımmîlerin haklarından, yöneticinin mesuliyetinden, ordunun nasıl hazırlanacağından, savaş taktiklerinden bahsedilmiş; yeri gelince Alparslan ve Endülüslü kumandanlardan örnek verilerek muhtelif savaş s

Laiklik, Türkiye´de toplumun siyasal tartışma gündeminden bir türlü inmeyen bir mütearife. Toplumumuzun hızlı bir değişim süreci yaşadığı ve başta devlet olmak üzere bazı yapıların bu değişime ya ayak uyduramadıkları yahut direndikleri bir dönemde, siyasal ve sosyal sorunlar üzerinde düşünen ve istikrarlı bir toplumsal yapının kurulabilmesi için kafa yoranlara bu küçük çaplı çalışmanın yararlı olacağını, en azından bazı konularda farklı düşünülebileceğini göstereceğini ummaktayız.

Oryantalizme bir disiplin olarak hâlâ saygıyla bakılmakta ve bu disiplinin pratisyenleri pek çok Batı üniversitesi ve kurumunda saygın yerlerini korumaktadır. Fakat ne var ki bu maske düşmekte artık. Batılı olsun olmasın pek çok bilim adamı bu disipline ciddi darbeler indirmekte ve "akademik nesnellik", gibi "değer yargılarından arınmışlık" gibi iddialarının ardında nelerin saklı olduğunu gözler önüne sermekteler.

Yakın zamana dek, kendilerini "Yeşil" diye niteleyenlerin tekelinde görünen çevre problemi artık tüm dünyanın gündeminde. Yeşil´in, Yeşillerin yüzeysel ve Yaratıcı´dan kopuk anlayışlara terkedilemeyeceği açıkça anlaşılmış bulunmakta. Çevresizsiniz işte böyle bir endişeyle kaleme alınmış makelelerden oluşan özgün bir eser. Doğrudan doğruya yaşadığımız hayatın niceliği ve niteliği üzerine birşeyler söyleyen "aramızdan konuşan" kitabın en önemli meziyeti ezbere konuşmaması. Derin İslâm tefekkürünün ışığında çe

Modern fiziğin bulguları ile uyum içinde yeni ve tutarlı bir dünya görüşünü elde edebilmek için Doğu kültürlerine eğilen Capra, Batı kültürünün tüm vecheleriyle bir dönüm noktasına ulaştığını söylüyor ve yeni bir gerçeklik anlayışı ile düşünce, algı ve değerlerimizde kökten bir değişime muhtaç olduğunu belirtiyor. Çevre sorunlarından biyolojiye, modern fizikten gen mühendisliğine, teknolojiden doğu bilgeliğine kadar uzanan konuları irdeleyen Batı Düşüncesinde Dönüm Noktası, alışık olduğumuz pek çok düşünce

Bu kitap çağdaş bir ortamda, hem Doğu?da hem Batı?daki modern bilimin tümüyle farkında olarak İslam geleneğinin çeşitli cephelerini İslami açıdan gün ışığına çıkarıp yeniden sunma yolunda yapılmış bir girişimdir. Nasr, diğer eserlerinde, dinin kendisi dahil tasavvuf, felsefe ve bilim gibi İslami olan şeylerin çeşitli cephelerini, ele almış bulunmakta. Genellikle her bir eser tek bir konuya veya geniş bir İslami tabana dayalı birbiriyle ilgili birçok konuya yönelik iken; elinizdeki bu eserde sosyal ve siyasa

Dr. Muhammed Emîn Riyâhî´nin hummalı ve uzun vadeli bir çalışmasının mahsulü olan bu eseri, Türkoloji ve Türk tarihini ilgilendiren bazı konularda verdiği bilgilerle Türk dili, edebiyatı ve tarihi konularında çalışan Türk bilimadamlarına cevap hakkı doğurmasının yanısıra, kimi yerlerde şiirlerden uzun örnekler verilerek, zaman zaman okuyucuda tezkire çağrışımı uyandırması hususları bir yana bırakılırsa, bu sahada (ya bir eserin içinde, ya da müstakil makaleler halinde dağınık olarak yayınlanan çalışmalardan

Ian Barbour´un eserlerinin büyük kısmı, bilimle din arasındaki teorik ve metodolojik ilişkilerle ilgilidir. O, modern kozmoloji, kuantum fiziği ve evrim biyolojisiyle teoloji arasında ciddi bir ilişki bulunduğunu savunmakta ve bunu eserlerine yansıtmaktadır. Barbour´un bütün eserleri, sanki önceden belirlenen bir hedefe göre kaleme alınmıştır. Bu hedef, bilim çağında dinin statüsünü belirlemek ve kapsamlı bir dünya görüşünü ortaya koymaktır. Elinizdeki eser Templeton ödülünü kazanmış olan yazarın son çalışm

Nasrullah Pürcevadî bu eserinde ehl-i sünnet mezheplerinin inancı olan ahirette Allah?ın görünmesi inancını kelam ve tasavvuf tarihinde ve İslamî inançların şekilleniş devresin çerçevesinde incelemeye gayret ediyor.

Gerçekten de Her tercüme, yarı saydam bir camdan süzülmüş bir ışık huzmesidir. Her tercüme bize her zaman biraz bulanık, kırık ve belli belirsiz ışık buketleri sunar Her mütercim, okur ile asıl metin arasında ancak ya bir mercek, ya da bir buzlu cam olmayı başarabilmiştir. Yani asıl metinden gelen mana, ses, musiki, ritim ve ahenk ışıkları, farklı mütercimlerin farklı kırılma indislerine sahip zihinlerinden süzülüp, tercüme metne geçerken, farklı kırılmalar ve dolayısıyla da farklı görünümler meydana getirm

İslâm Tasavvufunun en sorunlu kavramlarından birisi de Vahdet-i Vücûd kavramıdır. Bu kavramla birlikte ortaya atılmış olan görüşler birbirine karışmış, kimin ne söylediği bilinmeden, hattâ merak bile edilmeden, meraklıları kadar düşmanları da türemiştir. Kitaptaki üslûp ve içerikten yola çıkarak, eserin gerçek yazarının Balyânî (v. 686 /1288) olduğunu isbatlayan Michel Chodkiewicz, bu eserin şimdiye kadar zannedildiğinin aksine İbn Arabinin olmadığını; zîrâ Şeyh-i Ekberin ashâb-ı tecellîden, Balyânînin ise

?Başlangıçlar, nihâyetlerin tecelli ettiği yerlerdir. Kimin bidâyeti Allah ile olursa nihâyeti de O?nunla O?na doğru olur.? der bir arif. İyi bir başlangıç yapabilmek ya da manevî bir yolun yolcusu olabilmek ise ilimle mümkündür. Ancak ilim kendi başına yeterli değildir. Çünkü Mevlânâ?nın ifade ettiği üzere gül ve dikenin topraktan gelmesi gibi hidâyetin yanısıra dalâlet de ilimden kaynaklanır. Bu noktada bir rehber niteliğinde olan bu eser (Bidâyetü?l-hidâye: Hidâyet Rehberi); ilmi, kuru bir yük olmanın öt

Türk kültür tarihinde tasavvuf ve tarîkatlerin önemli bir yere sahip olduğu bilinen bir gerçektir. Özellikle Selçuklular ve arkasından Osmanlılar döneminde Anadolu´nun müslümanlaşmasında mutasavvıfların büyük emekleri olmuştur. Fetihler sırasında orduyla birlikte hareket ederek manevî destek verdikleri gibi, fetihten sonra fethedilen topraklarda kurdukları tekkelerde insanlar yetiştirmişlerdir. Tasavvufun Osmanlı´daki etkisi sadece devletin kuruluş ve yerleşme dönemiyle sınırlı kalmamıştır. Zamanla sosyal,

Halvetiye tarikatının bir kolu sayılan Güşeniyye tarikatından olan Muhyî-i Gülşenî XVI. yüzyılda Osmanlı?nın zirvede olduğu bir dönemde yaşamıştır. XVI. yüzyılın zengin kültürel atmosferi içerisinde yetişen Gülşenî, dil ve ahlâk alanında yazdığı eserlerle döneminde haklı bir üne kavuşmuştur. Osmanlı döneminde, özellikle felsefî ahlâk denildiğinde neredeyse akla gelen ilk isim olan Kınalızade Ali Efendi?nin Ahlâk-ı Âlâî?si kadar felsefî ve sistemli olan, ve bugüne kadar dikkatlerden kaçan Gülşenî?nin Ahlâk-ı

Kişinin Allahı tanıması; kişinin kendisini, kendi özbenliğini tanımasıyla yakından ilgilidir. Bu durum kadim bir ahlâkî ilke olan "kendini bil" ya da "kendini tanı" düsturuyla ya da İslâm irfanına kaynaklık eden hadislerden biri olan "Kendini bilen Rabbini bilir" hadisiyle de açıklanabilir. İnsanın kendini tanıması bir anlamda kendi gönül âlemini tanımasıyla mümkün olur. Gönül, Hakk?ın tecellî ettiği bir aynadır. Orada görende görünende Hakk?ın kendisidir. Ya da diğer bir ifadeyle "kendini bilmek" Yunus?un

Tarihçilere göre matematik ve tıp alanında hicrî VI. yüzyılın en önde gelen kişilerinden biri olan Samuel b. Yahya birtakım tarih kitapları vasıtasıyla öğrendiği Hz. Muhammed´in hayatından oldukça etkilenir ve onun mesajını öğrenmek için büyük bir çaba sarfeder. Daha sonra Kur´an araştırmalarına yönelir ve neticede Müslüman olur. Fakat çevresinden ve özellikle babasından çekindiğinden dolayı Müslümanlığını izhar etmez. Ama daha sonra hayatının seyrini değiştirecek bir olay olur ve rüyasında Hz. Muhammed´i g

Esmâül-Hüsnâ, Yüce Allahın hikmetli Kitabının başı olan Fâtiha Sûresinden Nâs Sûresi?ne kadar geçen İlahî Güzel İsimlerin mânâları hakkında yapılmış bir takim izahları kapsamaktadır. Et-Tilmisani önce ilk adı, daha sonra o adın hangi ayette geçtiğini anlatır ve o adın mahiyetini açıklayıp tamamlamadan diğer ada geçmeyerek eserini tamamlar. Eserinde Allahın Güzel isimlerini, Kuran-ı Kerimin tertibini esas alarak İmam Beyhakî, İmam Gazâlî ve İmam el-Endelüsînin görüş ve anlayışları doğrultusunda açıklamaya ça

İslâm´ın kutsal sanat anlayışını diğerlerinden ayıran nedir? İslâm sanatındaki kalıcı değerler nelerdir? Bu bakış açısıyla kâinatta görünen ilâhî sanat, müslüman sanatçıya hangi mesajları iletir? Titus Burchardt´ın bu eserinde güncelliğini her zaman koruyan bu soruların cevaplarından başka, geleneksel kozmoloji ile modern bilim arasındaki karşıtlığı, modern fizik, modern ampirizm, evrimcilik ve modern psikolojiye eleştirileri; Dante´nin İlâhî Komedya´sının dinî kaynaklarla olan ilişkisi, Teilhard de Chardin