NOT:PSİKOLOJİNİZ YERİNDEYSE SAKIN BU KİTABI OKUMAYINIZ... BOZULURSA SORUMLUSU BEN DEĞİLİM...

Ehl-i Beyt soyundan gelen ve Peygamberin aşiretinin ismi unutulmasın diye Kureyş mahlasını da kullanan Seyyid Mahmud-ı Kebir, bugünkü Tunceli/Dersim ve Gaziantep/Yukarı Kayabaşı Köyü kökenli Kureyşanlıların atasıdır. Bugün Kureyşan Ocağı'nın tarihi geçmişi ve ataları Kureyş'in hayatı ile ilgili çok fazla ve birbiriyle uyuşmayan, hatta kendi içinde dahi çelişen rivayetler mevcuttur. Bu çalışmanın amacı da bütün bu anlatıları, mantık silsilesine ve tarihi bilgilere göre eleyip, bir düzen içinde sıralamak ve

Baybars'ın hayatı romanlara konu olacak kadar maceralı bir geçmişe sahiptir. Sabrı, hırsı, zeka ve cesareti ile karşılaştığı bütün bu zorlukları aşan Baybars, köle olarak başladığı hayat merdivenlerini sultanlık makamı ile taçlandırmayı başarmıştır. Mansura'da Haçlıların, Ayn-Calut'ta ise Moğollar'ın yenilgiye uğratılması başta olmak üzere pek çok önemli olayda Bahri Memluklerini, sevk ve idaresiyle harekete geçiren lokomotif güç olarak öne çıkmıştır. Sultan ol-duktan sonra öncelikle devlet içerisinde birl

Elinizdeki bu kitap, başkanlık yaptığım dönemlerde, cezaevinde birlikte kaldığımız Ülküdaşlarımın da özverili davranışları ve destekleriyle, cezaevini gerçek anlamda birer TAŞMEDRESE haline getirmemizin delili de sayılabilecek eğitim sohbetlerinden, seminerlerden, kitap özetlerinden oluşan, ayrı ayrı ve -sizlerin de takdir edeceğinize inandığım- önem arz eden konuları bünyesinde toplamıştır. Bu kitap nasıl meydana getirildi? Tarihi bir sorumluluk olduğu şuuru ile açıklamak isterim: Cezaevinde, Ülküdaşlarımı

Türkiye gibi uzun yıllardır terörizm ile yaşamış bir ülkede konu ile ilgili bilimsel çalışmaların bu denli az oluşu kabul edilebilir değildir. Dolayısıyla ortaya konulan bu çalışmanın söz konusu boşluğu gidermeye bir katkı sağladığı söylenebilir. Bilimin mesuliyeti, konunun hassasiyeti dikkate alındığında omuzlarıma ne kadar büyük bir yük bindiğinin farkındayım. Bu açıdan konu üzerinde olabildiğince güncel ve kapsamlı şekilde literatüre yer verilmeye çalışılmıştır. Ayrıca çalışma özü itibariyle ne bir tarih

Coğrafî konum itibarıyla Asya ile Avrupa arasında bir köprü durumunda olan Anadolu'nun komşu ülkeler ile siyasî, ticarî ve kültür esas olmak üzere her türlü faaliyet içerisinde bulunulma-sı kaçınılmazdır. Bu sebeble bölgede bir geçit durumunda olan Güney Anadolu ve Kuzey Suriye bölgesi İlk çağlardan beri Anadolu, Mısır ve eski Mezopotamya'da hakim olan kavim ve devletler arasında büyük mücadelelere sahne olmuştur. Ortaçağların başında Bizans-Sasani mücadelesi ile başlayan bu ilişkiler daha sonraları, i

Osmanlı Devleti'ndeki Gayrimüslimlerin ödemiş olduğu ve devlet bütçesinde önemli bir yere sahip olan cizye vergisi ve uygulaması geniş bir perspektifte ele alınmıştır.Çalışmada İslam dinin doğuşundan sonra kurulmuş olan İslam Devletlerindeki cizye vergisi uygulamalarının nasıl olduğu çeşitli eserlerin ışığı altında özetlenmiştir. Bundan sonra, çalışmanın asıl kısmı olan Osmanlı Devleti dönemi ise ağırlıklı olarak Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde çeşitli fonlarda bulunan konuyla alakalı çok sayıda belgenin ele

Kitabımızın konusunu teşkil eden Ayşe Sultan hanedanın kızlarından birisidir. Türk tarihinin ünlü simalarından biri Safiye Sultan ile III. Murad’ın kızıdır. Mihrimah Sultan kadar olmasa bile tarih onu bu özelliği ile bile ayrıcalıklı bir konuma koymaktadır. Bir sultanın ailesinin sorgulan-ması temel sorunsalımızdır. Ama bu sorgulama politik olmaktan ziyade padişah kızı olmanın ne demek olduğu üzerine yoğunlaşmaktadır. Kitapta sarayın ağır protokol koşulları içerisinde Ayşe Sultan nasıl bir ortamda doğmuş, n

Aşkın Dikeni Berikan Yayınları

Kitap konferans olarak Uşak Üniversitesinde Türk Dünyası Topluluğuna anlatılmıştır. Akıcılığı ve bugünle ilinti kurulması hasebiyle 3 Mayıs 1944’ü Tarih Baba’nın ağzından anlattık. Amacımız bir başka bakış açısıyla o günkü Türkiye’nin haliyle anlatmaktı. Büyük ve tarihi olayı sadece kuru kuruya anlatmak istemedikYakın zamanda konu edilip, fitne, fesat çıkarılan isim değişikliği konusunu açıkladık. İstedik ki bu kitapçığı eline alan özellikle gençler bir çırpıda okusunlar. Herkes okusun. Sadece Türk Milli-ye

Nurhak, beş bin yıllık belgeli tarihiyle Anadolu coğrafyasının en eski yerleşim yerlerinden biridir. Nurhak, binlerce yıllık tarihi boyunca birçok medeniyete ve kültüre ev sahipliği yaptı. Tarihin akışını değiştiren, devletlerin kaderine yön veren önemli birçok olay bu coğrafyada meydana geldi. Nurhak, Tarihî İpek Yolu'nun bağlantı yollarında, Asur Ticaret Kolonilerinin geçiş güzergâhında yer aldı. Hititlerin höyüklerine ev sahipliği yaptı. Roma yerleşim yerlerinin ve sınırlarının bekçiliğini yaptı. Müslüm

Fetva soruları, toplumsal değişim ve gelişimlere açık olmakla birlikte birey ve toplum bazında gündelik hayatla ilgili dini davranma biçimlerini okuma fırsatı vermektedir. Aynı zamanda toplum hayatında dini değer ve sembollerin değişimi veya anlam kaybına uğramasının nedenleri hakkında bilgi vermektedir. Bu anlamda hem dini değerler ve sembollerin toplum hayatında meşrutiyetinin sorgulanmasını hem de anlam kaybı sonucunda bireyin içine düştüğü bunalımları da tespit etme fırsatı sunmaktadır. Dolayısıyla fetv

Türk kültür tarihinin mühim kaynaklarından birisi de Evliya Menâkıb-Nâmeleleridir. Bahse konu eserlerin iyi bir şekilde incelenmesi, tarihimizin gizli kalmış veya bilinmeyen bazı noktalarının gün ışığına çıkması ve araştırmacıların istifadesine sunulması bakımından oldukça önemlidir. Tabii ki menâkıbnameler, bazen çok abartılı olsa da tarihi olay ve kişileri, araştırmacıların tıpkı cımbızla ayıklar gibi ayıklamaları gerektiği de unutulmamalıdır. Aşağıda belirtildiği üzere, Menakıba konu olan kişiler arsınd

2015 Sonbaharı idi Fesleğenime eğildim, kokladım kokladım ciğerlerime kadar. Yine alerji olduğumu unuttum tabiki, arkası kesilmeyen hapşırmalar ve seslenilen o Çok yaşa-iyi yaşalar. Bir anda durup, düşündüm. Neden olmasın ki? dedim. Her soluduğumda o keskin koku ile hafızamdakiler her zaman birebir eşleşerek canlanırdı. Fesleğen ile olan buluşmalarımda oluyordu bende. Bu sefer Yaz artık Aysun diye fesleğenim adeta dile geldi. Kulağımda bir fısıltı kaldı kokusu gibi keskin... Fesleğeni hissedin ciğerlerinizd

Tokat, Osmanlı Devleti döneminde 19 yüzyılın son çeyreğine kadar Sivas Eyaletine bağlı kaza olarak varlığını sürdürmekte iken 12 Ocak 1880'de Sultan 2 Abdulhamid'in iradesiyle sancak olmuştur. 1913 tarihli İdare-i Vilâyetler Kanunu'nda yapılan düzenleme ile Tokat Mutasarrıflığı'na 25.05.1913 tarihinde Memduh Sermed Bey atanmıştır. 31 Mayıs 1920'de TBMM İcra Vekilleri Heyeti'nce, Tokat bağlı olduğu Sivas Vilâyeti'nden ayrılarak müstakil vilayet olmuştur. İstiklal Savaşı sonrası Mutasarrıflıkların kaldırılmas

Anadolu'nun Doğu'sunu iki koluyla saran Palandöken Dağı, eteklerinde büyüttüğü Erzurum şehrini ana şefkatiyle kucaklar. Erzurum, tarihin kendisine emanet bıraktığı geçitlerin, yorulmayan, yılmayan muhafızıdır. Şahların, imparatorların ve sultanların asırlar boyunca süren hâkimiyet kurma mücadeleleri, misafirlikten öteye geçemez. Geçidi bekleyen şehir, ev sahibi olan Türk gelinceye kadar, emanetine sahip çıkar. Palandöken Dağı, karın, ayazın ve geçit vermeyen tipilerin yurdudur. Baharla birlikte beyaz örtüs

Naznaz Bahjat Tawfeq, 1983 yılında Irak'ın Erbil şehrinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Erbil'de tamamladı. 2008-2009 Eğitim-Öğretim yılında Erbil'e bağlı Köysancak ilçesinde Koya Üniversitesi Diller Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. 2009 yılında, Selahaddin Üniversitesi Diller Fakültesi Türk Dili Bölümünde Araştırma Görevlisi olarak göreve başladı. 2014 yılında, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitisü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Türk Halk Bilimi bilim

İnsanlık tarihi boyunca büyüden temsile kadar türlü işlevleriyle dikkat çeken maske, gerek Doğu gerekse Batı tiyatrosu tarihinde tartışılmaz bir öneme sahiptir. Japonların geleneksel tiyatrosu Noh'tan, İtalyan Commedia dell'Arte oyunlarına varıncaya dek ifade aracı olarak farklı biçim ve teknikler ile kullanılagelen maske, günümüz Batı tiyatrosu sahnesinde yirminci yüzyılda yeniden ortaya çıkmıştır. Edward Gordon Craig, Jacques Copeau ve Jacques Lecoq gibi tiyatro sanatçılarının fikir, deneyim ve kuramlarıy