Hayatlarının en güzel yaşlarında olan, üniversiteyi yeni kazanan yakın arkadaşların, kuduz salgını başladığında en büyük hayalleri hayatta kalmak olur. Yaşam ve ölümün oluşturduğu bu ince çizgide Hazar ve Farah ölümün derinliğinde aşkı yaşamaya çalışır. Yaşanacak olan olaylar, hayattaki var olma nedenlerini, iyi ve kötüyü, ölüm ve yaşamı, en önemlisi de arkadaşlığı sorgulatacaktır. Yollar onlara en büyük hediyedir ve sorgulamak için bolca vakitleri olacaktır, tabii hayatta kaldıkları sürece.

Her mekânın gizli veya aşikâr bir hikâyesi vardır. O mekânda yaşam süren medeniyetlerin tarzına göre bu hikâye coşkulu, hüzünlü ya da gizem dolu olabilir. Bu hikâyelerden kimini insanoğlu dinlemek ve dinletmekten mutluluk duyarken kimini de yok sayar. Elbistan`ın Nurhak köyünün kendine has hikâyesi olan '`İNLEYEN MAĞARA da insanların ürpertici buldukları için yok saydıkları hikâyelerdendir. Kahramanmaraş`ın Elbistan ilçesine bağlı Nurhak kasabasında zirvesindeki sisin hiç eksik olmadığı Nurhak dağında bu

Göl gönlünde çöl kaldım.

Bu romanda, İslam dinini kendi çıkarları için kullanıp masum insanların hayatını cehenneme çeviren din tüccarlarının oyunlarını okuyacaksınız. Hacı, hoca kılığına bürünmüş bu cehennem odunlarının, dinin gereklerini en iyi şekilde yerine getirmekten başka gayesi olmayan gerçek dindar insanların hayatlarında ne gibi yıkımlara sebep olduklarına şahit olacaksınız. Bu roman, Şeytanın uşağı olmuş canilerin her tür ahlaksızlığa kolayca başvurabileceklerini deşifre etmektedir. Romanın kahramanı Osman Efendi, Konya'

Hadis, fıkıh, tefsir, kelam... İlmi talep ettim her an, Akıp gider durmaz zaman, Önce ihlas derim o zaman.

Korkar mısın ölmekten? Korkmak ne çare, biz ondan kaçmaya çalıştıkça her gün ona doğru koşuyormuşuz aslında. benim yanımda. Onu sadece ben görüyorum, diyorumm var diyorum

Bir genç kızın yaşadığı anlık duygudan sonra, herşeyini kendisine feda eden birinden aldığı ah ve trajik sonuçlarının, acaba benimde başıma gelecek mi? Diyeceğiniz ve kendinizi sorgulama ihtiyacı hissedeceğiniz, acı bir serüven. Mecburi mahlasıyla tanınan şair Mehmet Ali Akbaş'ın ilk roman çalışması...

Düz değil evet... Sanki geometrik bir şekil gibi... Bazen en düzü yamuk, bazen en eğriyi sonsuza yolculuk eden bir düzlem gibi aktarmış yazar. Sözden, sözün en özünden, yani sözün en anlamlısından, şiirden başlıyor. Özellikle son bölümde sessizlik çığlıkla iyice bütünleşiyor. Diğer bölümleri de es geçmiyoruz değil mi?

Çıkarıp kirlettiğim bedenlerimi Çocuk ruhumdan Yürüyorum bir sisin içinde... Kayboluyorum bana sorsalar Ya da ortada duruyorum kimine göre. Kimsenin yaşamadığı bir ülkenin kralıyım artık. Pek merak etmediği. Uçurumun kıyısıyım Gitmeye cesaret etmediği..

Üç cümle dökülüverdi ağzından yargılayarak her şeyi... Ab-ı hayat suyu ölümdür. Nefsi terbiye cennete açılan kapıdır. Adaletin terazisi ince, kefen ağırdır.

Ayça Coşkun`un kaleme aldığı Anneysen Süper Kahramansın Dostum, annelik hallerini ilk ağızdan anlatıyor.

İmam, anarşik bir köy öğretmenin, öğlen namazına müteakip cenaze namazını kıldırıyordu... -Hakkınızı helal ediyor musunuz ey ahali! -Helal olsun! Helal olsun! Helal olsun! Çetin Ayazın kıldırdığı cenaze namazından tüm köylü hoşnuttu... Akşam Çetin Ayazın davet ettiği kahvehanede ki toplantıda olacaklardı! Hes midir ne karın ağrısıdır köylünün başına musallat olmuştu... Köylüler Hes istemiyordu! Dereleri kurursa yaşayamazlardı... Sulaklık olmazsa leyleklerde gelmezdi köylerine... Leylek gelmezse köyü far

Biz Sevdik Mi Lal oluruz adlı kitap Tilki Kitap tarafından yayınlanmış bir aşk romanı kitabıdır. Kitap yayını için yayınevinin diğer basılan kitaplarına gözatın

İlk kitap, yeni bir kalem Çağda Erzincan... Adı Rüzgar'dı... Adı Gökyüzü'ydü... İsimlerini giyinmişlerdi ruhlarına... Bir gün karşılaştılar ve dünya bir daha hiç aynı dönmedi. Ya sonsuz aşk varsa? Ya gerçekten ruhlar eşleriyle birlikte yaratılmışsa? Bu kitapta, büyük bir aşkın fantastik hikayesini okuyacaksınız. Ünlü masal kahramanlarının motifleriyle süslenmiş, büyülü ve romantik bir yolculuğa çıkmak isteyenlere... Hala masal seven büyüklere ve gerçek aşka zamana inat inananlara!

Değerli Naime Özeren; anımsamak-yaşatmak bileşkesinde bizleri geçmişten ötelere doğru uzun yolculuklara çağırırken, şiirlerinde olduğu gibi bir anı/öykü kitabı olan Buz Tutan Ateş'te de yaşamın keskin gerçekliğini yansıtmaktan geri durmuyor. Kendi öykülerini kendi özel diliyle getiren Değerli Öğretmenimi kutluyorum... Necdet Arslan /Eğitimci - Şair-Yazar Gerçekle düş arasında gelip giden; ama öyküye tutunan harika bir anlatım. Öyle ki, ne geçmişten ne de yarınlardan hatta kendimizden kaçabiliyoruz. Sanki h

Aynı kitabın aynı sayfasının aynı satırında çakılıp kalmıştı; aynı cümle içinde boğuluyordu! Bir bisiklet pedalının boşa dönmesi gibi geçer zaman. Ya zincirinin dolanmasını bekler ya da hızının azalmasını aciz yürekler... Sonra aniden öykünüz yeniden ivme kazanır! Nedensizce! Yokuşa zorlukla tırmanan hayatınız bir anda yokuş aşağı akıp gider. Kıbrıs'tan, sanatçı, tiyatrocu, gazeteci, yönetmen İlke Susuzlu'nun kaleminden ilk kitap.

Ben bir emre tabiyim ve burada bulunmak zorundayım. Benim lügatimde sanırım korku; ortalıkta, bir şeylere hizmet ettiğini zannederek dolaşan başıboş güruhlardan irkilmekten ziyade insanın sevdiklerini, emeklerini kendi elleri ile katletmesidir... - 9 Mart 1991 Doğanlı

Ankara Mamak'tan Rize'nin Garal Tepelerine uzanan bir macera. Türkiye'de çay ekiminin nefes kesen hikayesi. Mühendis Zihni Derin ve İlyas... Siyasal Bilim Fakültesinden iki kafadar arkadaş. Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye'de çay üretimi için bürokrasiye ve halk söylentilerine karşı efsanevi bir mücadele veriyorlar. Onla davaları için tüm hayatlarının yavaş yavaş eriyip gitmesine göz yuman büyük idealistler. İşin içinde devletin ve hatta Reis Beye yapılan bir suikastin de olduğu ortaya çıkınca işler dah

Duvarları yıktıktan sonra Arkasına bakanlardanım Ondan, başta kaybeder sonra kazanırım. Sana bir sırrımı vereyim Kuyu, kimseye söylemek yok, bana bile. Alfabenin on dördüncü harfindeyiz. İlk on üç harf; güzellik, hoşluk, iyilikle geçti ve bitti. Artık on dördüncü harfdeyiz, her şey karamsarlaşacak, kötüleşecek, nahoşlaşacak ve son bulacak. Ahmet Şerif Doğan'ın yerli felsefeye yeni bir romanla yeni bir nefes verdiği kitabı: Şarab-i... Kendi deyimiyle bir ayyaşın ağzından aforizmik bir rom

Halikarnas Balıkçısı'nın deyimiyle, Be hey koca yurt! Doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine hüzünlü bulutlarla ıslanmış sevda yurdu, aşk vatanı... Sende doğmak; ve senin acılarına tebessüm edebilmek ne hoş bir duygu. İşte bu yüzden, sana sevdalıyım. Dağlarında bir nefes ömrü açıp ve solan kardelenlere aşığım. Hani bazen insan, karabulutlar gibi dolar lakin rüzgar da esse, kasırgalar da kopsa yağamaz. Kimi zaman ise sabahın umut ışıkları ile taze bir yaprağa düşen çiy damlasından bile nem kapıp keleb