Çoğu zaman yol onu yoruyor, yol onu üzüyordu. Çukurova'nın gözlerine serptiği eşsiz manzara onu hep Gelincik'i düşünmeye sevk ediyor, hasretten ağır bir yük göğsünü daraltıyor, içindeki kocaman boşluğun yarattığı burukluk, özlem yarasını daha çok sızlatıyor, beraber olduğu günlerdeki şakalaşmaları gözlerinin önünden gizliden akanlar muson yağmurları gibi acılı geçiyordu. Tarlalarda ve yol kenarında gördüğü kurumuş çiçek dalları gözlerinin çırpınmasına sebep oluyor, kurduğu hayalin üzüntüsü arabanın içini se

Ben Raven. Ailem tarafından kötülüğe mahkum edilen cadı. İnsanları bir gecede her şeyinden ayıran cani yaratıklar. Herkes tarafından korkulan. İnsanlar zannediyor ki; Özgür değiliz, fakat yanılıyorlar. Biz aralarında özgürce yaşıyoruz. Biz; sizin aptal kutusunda izlediğiniz cadılar değiliz. Yeşil, koca burunlu ve kıvrımlı bir şapkamız yok. Ve... Bizim tek korkumuz Cadı avcısı!

8 Mart geldiğinde, ben yerimde duramam. Kadınların kötü yaşam koşullarına direnişi her zaman bir umuttur. 1995'in 8 Mart'ında, İstanbul Barosu'nda, avukatların yol göstericiliğinde kadınların hak arama hakkı kurumsallaştırılmıştır. Aynı zamanda "herkese hak arama" olanağı veren ‘Hukuksal Koruma Sigortaları' kabul edilmiştir. Şimdi Hukuksal Koruma Sigortaları Adalet Bakanlığı'nda, yeni bir adalet anlayışıyla gündemdedir. Bu noktada "kadın cinayetleriyle yüzleşme" kapsamında avukatlık ücretinin devlet, koca v

Nevriye Vatansever bu ilk romanında bir aşk hikayesini anlatırken, aynı zamanda bir döneme de ışık tutuyor. Çekirdek bir ailenin hayatı, komşu ilişkileri ve eski zamanların İstanbul'u fotoğraflanıyor bu romanda. Göç dalgalarıyla İstanbul'un çehresi değişirken, büyümeye çalışan küçük bir kız çocuğunun gözünden bakıyoruz dünyaya. Fedakar bir anne, eğitimli genç bir adam ve küçük kız romanın başkahramanları iken sürekli arıza çıkaran bir araba da rol çalıyor onlardan. Kendinizden izler bulacağınız bu kitap, sa

"Memleketimizin jeopolitik durumunu değiştirmeye imkân olmadığı gibi dünyadaki kuvvetler dengesinde köklü bir değişiklik olmadıkça mahalli güvenlik hedeflerimiz ve menfaatlerimizin değişmesi de düşünülemez... Bu itibarla, Türkiye Cumhuriyetinin izleyeceği dış politikanın ana istikametlerinde bir devamlılık görülmesi pek tabiidir.... Her devlette olduğu gibi Türkiye'nin dış politikasının ilk hedefi milletlerarası ilişkilerini, memleketin güvenliğini sağlam temeller üzerinde tutacak şekilde yürütmektir. Hele

Her biri çarpıcı konuları içeren; heyecanlı, sürükleyici, eğitici ve okuyucunun farkındalığını artırmaya yönelik etkileyici hikâyelerden oluşan, bir çırpıda okunabilecek bir kitap! Aile baskıları, kendi hayatlarını yönetme hakkı verilmemesi, ne kadar büyürlerse büyüsünler çocuk gözüyle bakılması günümüz gençlerinin en büyük çıkmazlarındandır. Bir yandan kendi yolunu çizmeye çalışma çabası içinde olan gençler diğer yandan aldıkları kararları beğenmeyen ailelerinin baskı ve itirazlarıyla uğraşmak zorunda kalı

Oyun, çocuklar için en temel ve vazgeçilmez ihtiyaçtır. Çoğu zaman okula ve derslere ilgisiz kalmakla eleştirilen çocukların bu ihtiyaçlarının göz ardı edildiği tartışılmaz bir gerçektir. Sınava dayalı bir eğitim modeli ile çocuklarımızı artık daha fazla perişan edemeyiz. Mutlaka çocukların bir bütün olarak gelişmelerini sağlayacak modeller kurmalıyız. Elinizdeki bu kitap, çocukların en çok ilgi duyduğu alan olan oyun yardımıyla dersleri işlemenin mümkün olabileceğini ortaya koymaya çalışan bir eserdir. Unu

Elinizdeki kitap, Adolf Hitler'in yıllarca özel sekreterliğini yapan Martin Bormann'ın 4 Şubat 1945 ile 2 Nisan 1945 tarihleri arasında Berlin'de bulundukları yeraltı sığınağında gerçekleşen sohbetlerde bizzat tuttuğu notların bir derlemesinden oluşuyor. İlk olarak 1961 yılında Oxford Üniversitesi eski Regius Profesörü Hugh Trevor-Roper'ın özsözüyle yayımlanan Hitler'in Siyasi Vasiyeti, Türk okuyucu için olağanüstü bir kaynak mahiyetindedir. "Birleşik Avrupa" ideali gerçekte Hitler'e mi ait? Hitler'e göre T

Antik Çağ'dan başlayarak 20 yüzyılın ilk yıllarına kadar uzanan tarihsel süreçte, özellikle Avrupalı ve Mağribi gezginlerin Doğu Akdeniz gözlemlerine dayanan, oryantalist bakış açısından ziyade bilimsel yolculuklara yer veren bu çalışmanın temel amacı geçmişte Kilikya, günümüzde Çukurova olarak bilinen toprakları bir gezginin gözüyle incelemek ve değerlendirmektir. Oryantalizm ya da diğer adıyla Şarkiyatçılık; Yakın ve Uzak Doğu toplum ve kültürleri, dilleri ve halklarının incelendiği Batı kökenli ve Batı m

YAŞAMAK Ömürlere ve ölümlere bedel anlar izliyordum. Ne ömürlere, ne de ölümlere bedel anlar istemiyordum. Sessiz ve sedasız yaşamak ne güzel diyordum. Henüz ömrümün başındayken. Yıllar geçtikçe anladım ki; yaşamak korkudur, cesarettir, hüzündür, sevinçtir. Sudur, tuzdur, baharattır, şekerdir. Ve en önemlisi çok farklı hazlardır, doyumdur. İnsan doğarken sanki fark edilmek için çığlık atmakta, Ölürken de, yokluğu fark edilmesin diye sessizce gitmektedir. Doğum bir coşkudur, yaşamın orta yerine düşmektir. Öl

Kadını konu aldığım kitabımdaki en büyük amaç tüm kadınların en güzel değer olduklarını topluma hatırlatıp aşılamaktır. Şundan eminim ki bir kadını içtenlikle sahiplenip mutlu etmek Allah'ın takdirini kazanmaktır, zira kadın Allah'ın en güzel emanetlerinden birisidir. Nefes aldığım sürece kadınların iç sesi olup yazmaya devam edeceğim. Tüm okurlarıma sevgi ve saygılarımı sunuyorum...

Kimse yaşamı bilerek doğmaz; öğretilerimiz, öğrendiklerimiz, ödünç alınmış hayallerimiz vardır bizim. Düşlerimizde kırmızı bir halının kahramanı olmak varsa ve o halıya çıkmayı gerçekten başarırsak tıpkı Hayal gibi yıldızlarımızı yere mi döker yoksa ödüllerimizle gökyüzünü mü yırtarız? Oluşturduğumuz kimliğimizin içinde sıkışarak parçalara mı bölünmeli, çocukluğumuzun sıcacık ruhunda samimi oyunlar mı oynamalı? Kendi hakikatimize giden yolda karar günümüz er ya da geç gelecektir hazır olmasak da!

"Askerin kesin olarak kaybedeceği bir mücadeleye girmesi gereken zaman, ölümüyle geridekilerin kesin olarak kazanacağını sağlayacağı zamandır." "Merzifonlu Kara Mustafa Paşa: İslam'ın bu son büyük ordusu, Avrupa'nın kilit taşını yerinden oynatacak ve bizleri eşi benzeri çok az olan bir zaferin kahramanları yapacaktır. Paşalarım, istikametimiz Viyana'dır! Bu son cümle ile Divan'da derin bir sessizlik oldu. Paşalar birbirlerine baktılar. Herkes ilk tepkiyi verecek kişiyi bekliyordu. Çünkü yola çıkarken hed

"Devasa eserleri düşündükçe Yazdıklarım Yıldız ışığına nispetle yıldızböceğinin ışığı gibi Öyle göründü gözüme El çek bu yazma işinden dedim kendime Sonra bu bana gökte yıldızları ayı görüp Odayı aydınlatan bir mumu söndürmek gibi geldi Ve dedim kendime Her mumun aydınlatacağı karanlık bir köşe vardır mutlaka Boş yere bir şey yaratmayana şükrettim Ve yine dedim Işığını hor görme Zaman olur Bir mum bir yıldızın fitilini tutuşturur Kim bilebilir" Bir ırmak kıyısında oturursun hani. Bir kayanın üstünde. Bir y

"Hem yürüyor hem de derin düşüncelere dalıyordu. Gözünde canlanan bir olay yüz hatlarını geriyor, onu sıkıntıya sokuyordu. Artık yürüme isteği azalmış ve düşünceleri onu yormuştu ki karşısına çıkan, üstü yarı kapalı, ahşap tarzda yapılmış sığınak imdadına yetişti. Hemen oraya doğru ilerledi ve yarı aralık kapıdan içeri girdi. Bu mekân daha önce ev olarak kullanılırken sahiplerinin terki diyar etmesiyle harabe haline gelmiş bir yapıydı. Bazı tadilatlarını elbirliğiyle yapan köy halkı, kasabaya gidip gelirken

ÇOK GÜZEL GÖRÜNÜYORUM... Bazen o kadar kötü olmak istiyorum ki Anlatamam, tarif edemem. İnsanların suratına "Sen yalancısın" diyebileyim istiyorum, dişlerimi sıkmak yerine. Terbiye sınırlarını aşan insanlara, rütbeleri Ne olursa olsun, sınırlarımı tekrar öğretmek istiyorum Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerimle. Gülmeyin, izah edeyim. Kara Kuvvetlerim en güçlü yanım, solum, KALBİM Deniz Kuvvetlerim GÖZLERİM Hava Kuvvetlerim de SÖZLERİM %99 isabetle vurur hedefini sözlerim. Biliyor musunuz fotojenik değilim. Am

Bir aile bir taraftan çoğalır diğer yandan parçalara ayrılıp etrafa savrulurken kaderin onları tekrar bir araya getirme planı varsa önüne geçebilmek mümkün müdür? Peki, bu kader parçaları teker teker toplayıp bir araya getirerek her bir aile üyesinin hem kendisiyle hem diğerleriyle yüzleşmesini, anlamasını ve çoktan derinlere gizlenmiş olanın ortaya çıkmasını da istemişse? Büyük sorunlar yolculuklarla başlar ve yine bir yolculukta çözümlenir... Roman bir yol hikâyesi; hemen herkesin içinden geçen ancak

Dedim ki kendime... "Ah Ayşe, bir yanın iyilikten dem vuracak, Diğer yanın kötülük diye haykıracak, Sen öfkenle kurşun yağdıranlardan değil, Sevginle gül saçanlardan ol..." Dinledi mi? Dedim ki kendime... "Bir gün, Kapını aşk çalarsa, Kalbin göğüs kafesine sığmazsa, Akıllı ol... Yağmura şemsiyesiz yakalanmak, Savaşın ortasında silahsız kalmak gibidir aşk... Otur bekle yağmur dinsin, Kalbin sakinleşsin, Aşk mı? Kapını çalıp çalıp gitsin..." Dinledi mi? Dinledi, dinledi...

Karanlığın Gözleri'nde, aynı tarihlerde yaşayan beş ünlü Rus yazarının yaşamından kesitlerin yanı sıra, zamanın Rusya'sına bakış sunulmaktadır. Yanlış Hedef'te, Kurtuluş Savaşı'nın zaferle sonuçlandığı İzmir'de, zaferin lideri olan Mustafa Kemal Atatürk'e karşı yapılmak istenen yok etme girişiminin nasıl önlendiği anlatılmaktadır... Kahkaha ve Hıçkırık'ta ise, ünlü komedi oyuncusu Charlie Chapline ile Adolf Hitler'in, apayrı alanlarda başlayan serüvenlerinden kesitler sunarken, Hitler'in insanları ağlatm

Bu kitap, "Hz. Muhammed" örnekliğinde peygamberlerin tebliğ görevleri gereği verdikleri mücadelede, karşılaştıkları güçlüklerin, bu güçlükleri yenmede kullandıkları araç ve metotların (ilahi yasaların) ve sonunda Allah'ın yardımıyla elde ettikleri zaferin öyküsüdür. Elçilerin (peygamberlerin) tebliğ görevleri sırasında kullandıkları araç ve metotlar, Allah'ın bildirdiği değişmez yasalardır. Elçiler bu yasalar sayesinde ve Allah'ın yardımıyla başarılı olmuşlardır. Her yer ve zamanda bulunabilecek bir öykü...