Medyada neler olup bittiğini anlamlandırmanızı, seyrettiğiniz dinlediğiniz ve okuduğunuz şeylere karşı ilgi duymanızı, onlardan zevk almanızı, gündelik yaşamımızın bir parçası olan bütün medya alanları hakkında kendi fikirlerinizi düzenlemenizi sağlamak bu kitabın temel amacıdır. Ayrıca, medya kuruluşlarının iletilerini nasıl oluşturduğunu, bunu niçin şu anda olduğu şekilde yaptığını ve çıktılarının üzerinizdeki etkilerinin neler olabildiğini anlayacak, böylece kendi yaşamınız, düşünceleriniz ve dünyanızl

Televizyon Üzerine, günümüz sosyolojisinin temel kuramcılarından Bourdieu´nün 18 Mart 1996´da College de France´ta verdiği Mayıs 1996´da Paris Premiere kanalında yayınlanan "Televizyon üzerine" başlıklı iki dersin yeniden gözden geçirilip düzeltilmiş halini, "Gazeteciliğin Baskı Gücü" ve "Olimpiyat Oyunları" başlıklı iki ek yazıyı, ayrıca, "Gazetecilik ve Siyaset" başlıklı bir "Sonsöz"ü içeriyor. Fransa´da aylar boyunca bütün büyük gazetecileri, gazete, dergi ve televizyon kanallırının yazar ve yorumcuları

Güney'in çalışması, topluluk radyoculuğunu, kamu ve alternatif yayıncılık kavramları içinde, kendine özgü özelliklerin altını çizerek tanımlıyor. Kitabın gerek teorik ilk bölümü, gerek uluslararası alanda getirdiği örneklerle dolu ikinci bölümü ve insanı/yurttaşları neredeyse hemen bir araya gelip bir topluluk ardoyus kurmaya teşvik eden El Kitabı niteliğindeki son bölümü, akademik dilin çetrefil tarzına düşmeden, hem radyocuların ve sivil toplum kuruluşu aktivistlerinin hem de kaliteli bir yayın beklentisi

Günümüzde medyanın sosyal hayatta üstlendiği rol, onun toplum için ideoloji üretmesini gerekli kılmaktadır. Bu ideolojileri üretme biçimi, haberlerin verilişinden, üretilen her tür programa kadar çeşitli şekillerde olmaktadır. Çünkü medyanın ürettiği her şey insanlara nasıl yaşamaları ve nasıl düşünmeleri gerektiğini söylemektedir. Buradan yola çıkarsak, günümüz sistemlerinde medyanın, neden siyasal iletişimin en önemli araçlarından bir tanesi olduğunu daha rahat görebiliriz. Çünkü medyada yer alan haberle

Türkiye´de gazeteciliğin birbiriyle ilintili pek çok sorun yaşadığı ve bu sorunların bir bölümünün uzun geçmişleriyle kronikleştjği açıktır. Diğer yandan gazeteciliğin sorunları durağan olmayıp, dönemsel şartların etkisiyle değişmekte, derinleşmekte ve karmaşıklaşmaktadır. Bu kitap, söz konusu sorunların başlıcaları olan gazetecilik eğitimi, sahiplik yapısı ve tekelleşme tiraj istihdam etki kişilik hakları ihlalleri ve özdenetim,sosyal sorumluluk ve magazinleşmeyi akademisyenlerin penceresinden tartışmayı a

"Gazeteciliği masabaşı görevi olarak görmediğim için, karşıma çıkan her gezi fırsatını ´yeni birşeyler´ görüp öğrenme vesilesi olarak değerlendirdim. Tabana Kuvvet, 30 yıllık bir seyyahın her gittiği yerde tuttuğu notlardan ve izlenim yazılarından oluşuyor. Bu kitapta notlarını okuyacağınız gezilerin büyük bir bölümü politikacı- gazeteci kafilesi içinde geçti. Fakat hiçbir zaman ´müzeci bir turist tipi´ olmadım ben; bu sebeple gezdiğim ülkeler hakkında fazla ansiklopedik bilgi bulamayacaksınız. Bu kit

Demokratik rejimlerde, seçmenlerin oy verme kararına nasıl ulaştıkları ve nelerden etkilendikleri sorusu büyük önem taşımaktadır. Bu soruya verilecek cevaplar ise, seçmenleri harekete geçirme ve istenilen doğrultuda ikna etme amacı taşıyan kişi ve kurumları özellikle ilgilendirmektedir. Batı ülkelerinde ve Amerika Birleşik Devletleri´nde seçmen davranışıyla iligil geliştirilen belli başlı teoriler elinizdeki eserde incelenmekte, daha sonra seçmenleri etkilemede kullanılabilecek propaganda, ikna ve iletiş

İletişim nedir? İletişim ürünlerini nasıl çözümlemeli? İletişim çalışmalarında hangi yaklaşım daha işlevseldir? İdeoloji medya aracılığıyla nasıl işliyor? Anlamlandırma çerçevelerimiz nasıl belirleniyor? Haber fotoğrafları ya da popüler televizyon programları gibi görünürde çok basit iletişim biçimlerinin gizli kültürel anlamlarını nasıl keşfedebiliriz? İşte İletişim Çalışmalarına Giriş, bu ve benzeri sorulara verilebilecek yanıtları aramaya yönelik bir çabanın ürünüdür. (Arka Kapak)

Bu kitap 2000 yılının Mayıs ayında yayın hayatına başlamış ve kapandığı 2002 Nisanına dek iki yıl boyunca her gün Türkiyede günlük olarak yayınlanan tüm gazetelerin taranarak, toplumun gündemini oluşturan haberlerin eleştirisini, bir başka anlamda haber analizini yapan Medyakronik adlı internet sitesinden yapılan seçmelere dayanıyor. Ülkemizde daha önce bir benzeri yapılmayan bu çalışma, iletişim fakültelerindeki öğrenciler için çok yararlı bir yardımcı ders kitabı olma özelliği de taşıyor. Ne var ki, kita

Bu kitap, 1751´den internetin ve bilgi otoyollarının gelişimine kadar olan dönemdeki medyalar tarihini içeriyor. Elbette ki medyalar dediğimizde kitap ve basının yanı sıra 20. yüzyılda geliştirilen görüntü ve ses medyalarını kastediyoruz; yani 1940 öncesinde sinema ve radyo, ayrıca televizyon ve hatta video; 20. yüzyılın ikinci yarısında de elektronik oyunlar, telematik araçlar ve bilgi şebekeleri... Fransa´daki iletişim fakültelerinden en çok okutulan ders kitaplarından biri olan bu kitabın yazarları me

Savaşın ilk kurbanı hep gerçekler olurmuş... İkiz Kuleler ve Pentagon´a çakılan uçaklar da dünyayı bir savaş havasına soktu. Afganistan bombardımanı ile başlayan savaşta yine gerçekler mi kurban edilecek? Savaş koşullarında gazetecilik nasıl yapılır? Ulusal güvenlik, ulusal çıkar ve devlet sırrı gibi, gazeteciler için son derece netameli konular medyanın gündeminde... "Özgür basının beşiği" olarak bilinen Britanya ve ABD´de de bile sansürün ayak sesleri duyuluyor. Ulusal güvenlik, devlet sırrı gibi kavramla

Bu kitap televizyon dünyasını avucunun içine alan ve artık bugün önemi tartışılmayan REYTİNG değerleri öngörülmeden hazırlanan ve bu yüzden de böylesine renkli kişileri konuk etme ve dosyaları açma fırsatı tanıyan "beşN birK" ekibinin ilk yazılı ürünü... Zaten adı da bu yüzden Reytingsiz Sohbetler... (Önsöz'den)

Medya araştırmalar, yüzyılın ikinci yarısına dek, sanayi toplumunun yol açtığı köklü değişmelerle uğraşıyordu. Temel sorun, sürüden ayrılan kuzular olarak görülen "yalnız kalabalıklar"ın modernleşme rotasında hangi politik güçlere yem olacağı iken, insani idealler alanının yalnızca küçük bir felsefeciler topluluğuna dert olması şaşırtıcı değildi. Bilim olduğunu kanıtlamaya çalışan medya incelemelerinin normatif sorularla vakit kaybetmesi abesti. İnsan dediğiniz, maddi ya da manevi bazı parametrelerce belirl

İyi bir TV yazarı olmak için neler gerekiyor? Başarılı bir TV dizisinin, yazarına ün, para ve saygınlık getirdiği doğru. Ancak, bu işe yeni başlayanlar gibi, medyanın öteki dallarında deneyim kazanmış yazarların da bilmesi gereken çok önemli bir şey var. TV yazarlığı başlıbaşına uzmanlık isteyen bir alandır. Televizyon Yazarlığı, TV yapım yöntemleri ve senaryo yazarlığının kendine özgü biçim, tempo ve kurgularını kolay anlaşılır bir dille anlatıyor ve açıklıyor. Dünyaca ünlü TV dizilerinden seçilmiş

Türkiye´ye, edebi, fikri, siyasi her yenilik Babıali´den girdi. Bir vakitler imparatorluğun idare merkezi olan Babıali ismini kendisinin yıkımında rol oynayan gazetelerin toplandığı yere vererek tarihe intikal etti. Ve bu gün de en çok konuşulan Medya ve Medya´nın ihaneti. Gerçi, Medya bu mahalli de terketti fakat acaba meşum fonksiyonunu terketti mi? Bu kitap bu sualin cevabını aramaktadır.

Kitabın Bölümleri; İmaj ve vizyon yaratmak Propagandada başarının sırları Propaganda programı yapmak Etkili konuşmanın püf noktaları Kitle psikolojisini anlamak Medyayı doğru kullanmak İleri teknolojiden yararlanmak (Ön Kapak) Politik kariyer hedefleyenler ve politikayı profesyonelce yapmak isteyenler için yazılmış olan bu kitapta; aktif siyasete girmek ve siyasette yükselmek için gerekli tüm taktik ve stratejileri bulacaksınız. Politikacılar için el kitabı olarak düşünülen bu çalışmada: Etki

Reklamda ve Pazarlama sürecinde 'reklamın etkililiğinin ölçülmesi' kadar tartışılan, eleştirilen ama ele gelmeyen başka bir konu yoktur. Yıllar geçtikçe konuya ilişkin pek çok ölçme tekniği, yöntemi ve teorisi çıktıysa da bunların pek azı zaman karşısında DAGMAR kadar dayanabildi. DAGMAR iş dünyasında bu teste otuz fırtınalı yıl boyunca göğüs geren bir klasik.

Bu defter Eskişehir - İstanbul trenlerinden birinde bulundu. Defteri bize ulaştıran "yemekli vagon" garsonlarından M.Y. (34) ismini bilmediği defter sahibini, "her şeyden anlayan, konuşmasını seven, esprili biri" olarak tanımlıyor. Garsonun dediğine göre, sürekli bir şeyler yazan bu ilginç kişi sık sık gökyüzüne bakıp "yıldız var da biz mi vermiyoruz" diye söylenirmiş... Araştırmalarımız bizi defter sahibinin gerçek kimliğine ulaştırmakta gecikmedi. Defterin sahibi, reklam ve halkla ilişkiler dünyasında "At