`Hadi biraz serüven yaşayalım` dedik, çıktık Kanadalara geldik. İnsan haklarına saygılı, tam demokratik, çağdaş ve zengin bir ülkenin hakkını arayabilen eşit bir vatandaşı olarak yaşamanın keyfini çıkarmaya başladık. Seçilmişi, atanmışı, vatandaşı hiç kimse bize yukarılardan bakmadı, ayar vermedi, racon kesmedi. Hizmet etti ya da öyle gözüktü. Sokakta karşıdan gelen yabancı gülümseyerek iyi günler diledi. Üzerinize yürüyen, süren, sağda solda gözünüzün içine dik dik bakanlar, sıranızı kapmaya çalışanlar yok

Her susturuluşumuz bir kin eker yüreğimize. Her suskunluğumuz anlaşılmamak üzerine. Bizse sularsak kinimizi, bir ağaç olur sığmaz içimize. Kimisi tutamaz kinini içinde, kurur gider toprağında. Benim gibilerse kağıdı kalemi alır eline. Birgün biri gelip sorarsa suskunluğumuzu bize, diyeceğiz ki; "Suskunluğumu bana sormayın, beni susturanlara sorun." diye...

Bu hayatta daha az tökezlemenin 2 yolu var. Ya birkaç kez tökezleyip dizlerimizi kanatıp yaşanmışlıklarımızdan, yani kendi tecrübelerimizden dersler çıkaracağız ya da başkalarının söyledikleri tavsiyeleri dinleyip daha az tökezleyerek bu hayatı yaşamaya devam edeceğiz. Elleri buruşuk yaşlı bir amcanın ya da teyzenin dilinden dökülen altın değerinde tavsiyelere her daim saygı duyup onlara hayran kalan bir adamım ben. İşte bu kitap da aynı benim gibi tecrübe yolculuğunda ikinci yolu seçen kişilere minik

YAŞAMAK GÜZEL OLAY VESSELAM, HENÜZ YAŞARKEN ÖLMEYİ BİLMEYENLER İÇİN

Deliorman`dayım Kocabamın evinde Kilim desenli Minderin üstüne Dedem diz çökmüş Pilli radyosu elinde Kulağı Çalan türküde Türkünün dizeleri Pesmet pişiren Koca annemin dilinde `Nasıl oldu da yavrum ayrıldım senden`.

Ne zaman bir daktilo görsem durup seyre dalmışımdır. Yine o anlardan biriydi. Bana ilham veren, ruhumun derinliklerinde kimsenin ulaşamadığı yerlere dokunan bir gücü vardı bu eşyanın. Parmaklarımı harflerin üzerinde gezdirdim. *** Öyle bir çağa, öyle bir zamana denk geldik ki, ne seni ne de kendimi bu zamana ait hissediyorum. Bence bizim gibilerin en azından bir asır geride yaşamaları gerekirdi. Bunca kirliliğin, bunca zulmün ve yalanın henüz eskiyemeyecek kadar az olduğu zamanlarda. Biz aynı yerden

Şair burada ne demek istemiş biliyor musun? Her aklıma düştüğünde kestim soluğumu. Sorgusuz sualsiz kabullendim sonumu. Belli ki bir güzelliğe bağlamıştım umudumu.

Ya bana katılıp arkadaşlarına ihanet edeceksin ya da beni öldürmeyi göze alacaksın... Düşmanınızın sizi aramayacağı tek yer kendi inidir. Bu yüzden güvenli tek yer ise burası dedi. Zekinin Birden aklına babasının küçükken ona anlattığı iblis hikayeleri geldi. ``Yoksa canavar mıydı?`` ``Gerçekten var olabilirler miydi?``... `Öncelikle bu köyden gitmemiz gerek, aksi takdir de kendinizi öldürteceksiniz. Eğer yarın akşam geldiklerinde burada kimseyi bulamazlarsa aramaya çıkacaklardır, Sevgi, ihanet, geri

Biliyorum ki, şu an dünyada bu kitabın içindeki insanlardan daha büyükleri var, bu insanları bizim görmememizin en temel nedenlerinden birisi; sürekli kendilerine dayatılan baskı ve zorluklar olduğunu da biliyorum. Eğer dünyamızdaki her mücevherin farklı yeteneğinin olduğunun farkına varabilseydik bugün dünyadaki hiç bir aile kendi çocuğuna hep en çok bahsedilen işleri yüklemezlerdi ve böylece insan uygarlığı o muhteşem insanların evrende eşi bulunmayan o mücevherlere tanık olurduk. bu kitabı yazmamın neden

Kanser hastalığının ardından karın bölgesinde bağırsak işlevini gören bir torbayla hayata tutunmaya çalışan yazar İbrahim Düzenli, cesaret veren mücadelesini Stoma Benim Can Yoldaşım kitabında kaleme aldı. `Umudun anatomisini` resmeden bu eser, aynı hastalıktan muzdarip olup tutunacak dal arayanlara ışık olacak! `Hayatımız yolundaydı, her şey rayında gibi görünüyordu; en azından ben öyle zannediyordum. Sevdiklerimizle her gün birlikte güzel zaman geçiriyorduk. Özgürce istediğimiz yere gidiyor, istediğimiz

Mustafa Kemal Paşa`nın muhafız kıtasının komutanı olup Kurtuluş Savaşı`nda başta Karadeniz bölgesinde olmak üzere birçok cephede büyük başarılar gösteren Giresunlu Topal Osman Ağa, 1923`te Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey`in bir suikast sonucunda öldürülmesi nedeniyle şüpheli olarak görüldü ve hakkında yakalama emri çıkarıldı. Bu bağlamda onu yakalamaya gelen güçler ile kısa bir çarpışmanın sonucunda yaralı olarak teslim olsa bile boğazı kesilerek öldürüldü. Peki, yargılanmasına müsaade edilmeden neden o

Mehmet Zeybek tarafından kaleme alınan Allah`ı İdrak kitabı, Kur`an-ı Kerim`de geçen yüce ayetler, Hz. Muhammed`in (s.a.s) eşsiz hadis ve sünnetleri esas olmak üzere her Müslüman kadın ve erkek için bir rehber niteliğindedir. Kitapta `Allah Bilinci, Nefis Muhasebesi, Takva Sahibi Olmak` gibi İslamiyet`in temel dertlerini ele alan Zeybek, her bir konuyu işlerken konuya ilişkin ayetlerle meseleyi en anlaşılır şekliyle okuyucuya sunuyor. Bununla kalmayan yazar, çok kıymetli İslam âlimlerinin hayatlarından, söz

İçimde bir tomurcuk belirir günün birinde. Hüzünlü çiy taneleri yeşertir filizlerini. Coşkulu güneşe karşın, Çatlamış toprağı sömürürcesine. Sararmış anılar, Belirsiz beklentiler Ve güvensiz ilişkiler Selamlar gerçekliği benliğimde. Yaşam olur sonunda Küçük ışıl ışıl duygularla. İçim içime sığmaz çiy taneleri. Belki sabahın ürpertisini bu denli sevişim bundan Sevince, mutluluğa, yaşamaya bencilikten çiy taneleri Bencillikten.

Tarihi çarpık bir anlayışla ve siyasi gayelerle gerçeklere aykırı bir şekilde yazmak bir cinayetten farksızdır. Ben tarihçi değilim; fakat tarihimize ne kadar kayıtsız kaldığımızın farkında bir vatandaşım ve emekli bir Atatürk subayıyım! Kitabın isminden de anlaşılacağı gibi tarihimizi yazanlara olan minnet ve vefa borcumuzu nasıl ödediğimizi sorguluyorum... Elinizde bulunan birinci kitabın akabinde ikinci çalışmamda da hainleri hatırlatacağım. Çünkü yine hortladılar. İnsanlık tarihiyle yaşıt olan Türk tari

`Arkadaşının, beraberinde hayatının en büyük adamını getireceğini nereden bilebilirdi. Kendi ışığından başka bir şey görmeyen Güneş`in yörüngesine `Barış` girmişti.` Sevgi dolu bir aileden gelen Güneş, çalışkan, başarılı, akıllı, nevi şahsına münhasır bir kızdır. Her zaman girdiği ortamda fark edilen, ilgiyi üzerinde toplayan bir karaktere sahiptir. Güneş çok güzel bir kızdır ancak onu farklı kılan dış görünüşü değil, sahip olduğu eşsiz ruhudur. Güneş ile Barış hiç beklemedikleri bir anda birbirlerini bulmu

Çiğdem Arslan ile Değişime Odaklan okuyucuya yeni bir yol haritası sunuyor. Kitap, bireylerin hayatlarında farkındalık oluşturabilmesi için gerekli yönergeleri veriyor. Yazar, bu yola çıkmak isteyen okuyucularına kitap boyunca rehberlik ediyor. Bu bağlamda yaşama yeni bir pencere açabilmek; olumlu düşünerek hayatta düzenli, disiplinli olabilmek ve hayat kalitesini yükseltmek için okurlarının yollarına ışık tutuyor. Okuyucunun da bu ruhsal yolculuğa hazır olması gerekliliğine vurgu yapan Arslan yola çıkmadan

Can çıkmadan öldüm dememeli İnadına yaşamalı, inadına sevmeli İnsan insana yaşarken sevdiğini söylemeli Kurda, kuşa, insandan gayrısını da demeli Sadece sevmeli, sade sevmeli Maviyi, yeşili ve seni

Mutlu, sağlıklı ve başarılı bireyler yetiştirmede öncellikle anne babanın, ardından diğer yetişkinler ve öğretmenlerin çok önemli bir yere sahip olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Çocuk dünyaya geldiği andan itibaren ilk etkileşim içinde bulunulan yer olması sebebiyle aile, çocuğun yaşam süreci üzerinde oldukça etkilidir. Zihinsel, bedensel, duygusal, sosyal ve temel becerilerin kazanıldığı kurum olan ilköğretim basamağına gelmeden önce çocuk, belirli bir yaşam tarzını da beraberinde getirmiş olur. Anne baba

Özgürlüğün ne olduğu hakkında hiç bir fikrimiz olmadığında, her şeyi özgürlük sanarız. Halbuki hiç farkında değiliz! Aslında nelere sahibiz ve biz ne kadar fakir varlıklarız! Sahip olduklarımızı kullanmayı öğrenmediğimiz ve haklarımızın peşinde olmadığımız müddetçe de zenginlik içindeki fakirler olarak öleceğiz. Pekiyi bu sınav, ya biz kendimizi tamamen bulana kadar, tekrar ve tekrar devam edecekse?