Two women... the same time... different places... while one is bringing new life to the world, the other is suffering the pain of having lost her child.... After a difficult pregnancy, Leyla Beyaz gives birth to a baby girl. The next day, there is a surprising, undeniably clear, confident reply to an advert placed in a newspaper looking for a governess: I'm on my way! From then on, the Governess will have an irreplaceable position in the life of the newborn Songül and her family; so much so that she can

Betrayal has, in all probability, existed as long as humanity has: it tinges the ebb and flow of life itself, it appears in the pages of religious texts or literary works, it ignites wars mentioned on historical inscriptions or in newspapers today... In this play, Yakup Almelek starts with the results of betrayal. The play begins with scenes from everyday life, and in the end dredges up the truth lurking beneath all these scenes: a surprisingly tawdry and contentious truth with no single, easy interpretat

Aldatmak herhalde insanlık tarihiyle eşzamanlı olarak varlığını korumuş bir kavram; dinsel metinlerden edebiyat eserlerine, tarihi yazıtlardaki savaş sebeplerine veya günümüzdeki gazete haberlerine kadar, güncel veya çok eski çağlarda yaşamın dinamiği içerisinde kendisine yer bulan bir durum.... Yakup Almelek bu oyununa aldatmanın sonuçları ile başlıyor. Günlük hayatın alışılmış sahneleri ile başlayan oyun son bölümlerde tüm bu sahnelerin ardındaki gerçeği ortaya koyuyor; oldukça şaşırtıcı ve pek çok açıda

Güzel Hayat, Budist öğretileri, içinde doğdukları toplumların dışındaki ilgililer için anlaşılır bir dil ve sadelik çerçevesinde ele alan bir eserdir. Kitap konuyla ilgili asıl metinlerin derin okumaları, analizleri ve en üst seviyelerde Budizmi temsil eden bilge rahipler ile yapılmış yoğun görüşmelerin, paylaşımların sonucudur. Budizm felsefe ve din olarak büyük bir yaşam bilgeliği yoludur. Gerald Roscoe, bu yolun temellerini, kavramlarını ve geçmişine ait bilgilerini yalın bir anlatım ile bize ulaştırıyor

Frankenstein bizlere, bu dünyaya ait olmayan, insanlar tarafından reddedilip sevgiden yoksun bırakılınca şiddete sarılan kimsesiz bir varlığın portresini sunar.Ancak yaratıcısı Dr. Victor Frankenstein, bilimsel kibrinin, Tanrı´nın yerine geçme arzusunun, kadının rolüne soyunmak ve canlı bir varlık doğurmak istemesinin bedelini ödeyecektir. Ucube ve yaratıcısının Mont Blanc´ın gölgesinde karşı karşıya gelmeleri ve kutbun ıssız ve vahşi arazilerinde birbirlerini kovalamaları, bir karabasanın sarsıcı etkisi iç

Saygılı köpekler, sadık köpekler, asi köpekler, hatta danseden köpekler...Hepsini bu derlemede bulacaksınız. Labradorlardan Spanyellere, Bulldoglardan Çoban köpeklerine dek yirmiden fazla çok özel köpek. Gerald Durrell´in dediği gibi, köpeksiz bir yaşam eksik bir yaşamdır.Jack London, Colette, Virginia Woolf, Rudyard Kipling, Jilly Cooper ve bu derleme için özel bir hikaye yazan Joyce Stranger gibi sevilen yazarlara ait bu sevimli hikayelerde Montmorency, Trick Woo, Comet, Dandy ve diğerleriyle tanışacaksın

Bu hikayeleri okurken denizin hayatımızda ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu ve binlerce imgenin, fantazinin kaynağı olduğunu görebilirsiniz. Bazen bir denizcinin nişanlısı, bazen de bir balıkçının nasıl zor ve tek geçim koşulu olduğunu veya değişik mistik inançlara temel oluşturduğunu...Önemli yazarların kalemlerinden zevkle okuyabileceğiniz bir seçki.(Arka Kapak)

Hazinenin Durumu Yürekler Acısıdır! / Kurtarabilen Çıksa Başımızın Tacıdır! Seksenli yılların sonlarında yazılmıştır. Günümüzden geçmişe bir rüyayı anlatır. Osmanlı İmparatorluğu'nun içerisinde yer alan değişik kültürlere de değinen ve bozulmuş ekonomik duruma çareler arayışlarının üzerine kurgulanan oyun, Yakup Almelek'in diğer yapıtlarından farklı olarak mizahi içeriği haiz lirik bir dille yazılmıştır. Padişah bir taraftan zevk ve sefa sürerken diğer yandan akla hayale gelmeyecek yöntemler ile hazineyi

Some men, somewhere in the world equate the salty taste of blood with the exotic flavour of lust. For them, it is not the whys and wherefores of their exploits that are important, but their aftertaste and the crescendoing cadence they leave in the heart... Tales of the Weird contains three out-of-the-ordinary stories: 'Someone Else' tells what happens when a middle-level finance director decides to restart his life from scratch and undergoes a kind of metamorphosis. 'The High Roller' tells of the three da

The action of this bilingual verse drama unfolds during a fraught period in the Ottoman Empire and centres on the desperate search for a remedy to the economic crisis. The Sultan lives in the lap of luxury and is trying, at the same time, to bring together the brains of the nation to save the state finances in hitherto unimaginable ways. Eser, Osmanlı İmparatorluğu'nun gerilme döneminde geçer. Bozulmuş ekonomik duruma çareler arayışlarının üzerine kurgulanan eser, Yakup Almelek'in diğer oyunlarından farkl

On dört yaşında, erkekliğin başlangıcında, sıradan bir serüvene yürümeye karar veren iki yatılı okul öğrencisinin okuldan kaçışı nasıl bir hayat dönemecine varabilirdi ki? Hayat, nereye gideceği belirsiz yol ayrımlarının bulunduğu otoyoldan başka bir şey değildi; bizlere yaşam enerjisi veren rastlantılar, ölüme götüren serüvenlere kolayca dönüşebilirdi. Bu kitapta, suçun karanlık dünyasındaki basit hırsızlıklardan, sanat eserleri dolandırıcılığına, elektronik dünyasının şaşırtıcı buluşlarından tarih

'...Bazen merak ediyorum, acaba talihsizliğim doğuştan mı; hayatım benim kaderim mi? Böyle olmaması için Buda'ya dua ediyorum. Yaşantım, günlerce bir kaplandan kaçan ve sonuçta, timsah tarafından yutulan bir taşra kızınınkine benziyor. Benimkisi durmadan kötüye giden ve ufukta sonu görünmeyen bir hikâye. Anlamışsınızdır, ben bir fahişeyim, gerçi benim gibi kadınlara bar kızı demeyi tercih ediyorlar. Sanırım, batılılar bu terimi daha kolay kabul edebiliyorlar. Benim gibi bir kız için ise, hiç fark etmiyor.

Leo diğerleri gibi bir çocuk değildir, bebekliğinden itibaren farklılıkları görülmeye baş-lanır; zamanı geldiğinde sesleri ve kelimeleri taklit etmemiş, öngörülen davranışları yapmamıştır… Ve bu yüzden gidilen doktorların tümünün koyduğu otizm teşhisi, annesi tarafından kabul edilememektedir… Oynamayı bilmemekte, gülümsemesine rağmen asla konuşamamaktadır; o Sözcükleri Olmayan Çocuktur!... Anaokulu ve ilkokulun ilk yılları, korkunç denebilecek kadar zorluklarla doludur; hiç kimse onunla ilişki kurmaya yana

Bu kitaptaki on öykü, sizi zaman ve mekânda bir yolculuğa çıkartacak; Bir çocuğun kartalla arkadaşlık yaptığı masalsı bir dünyadan, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Yahudi mahallesi olarak bilinen Yeğenbey mahallesine, Hayfa'dan İstanbul'a gelen bir gemide -değişik kültürlerden gelen yolcular ve mürettebat arasındaki- namus anlayışlarının mizahi sonuçlar doğuracak bir şekilde buluşmasına... Ve Cennet'ten kovulduktan hemen sonrasına veya derin güçleri çağrıştıran sakin İon kasabasındaki cinayete... Bu temaları

İki Kadın… aynı zamanda, birbirinden çok farklı mekanlarda, biri yeni bir can dünyaya getirirken diğeri kaybettiği çocuğunun acısını yaşamakta... Leyla Beyaz riskli bir hamilelik döneminden sonra bir kız çocuğu dünyaya getiri­yor. Ertesi gün gazeteye verilen “Dadı Aranıyor” ilanına şaşırtıcı, karşı konulamaz netlikte, kendinden emin bir cevap geliyor; Ben geliyorum!... Gerçekten bu güçlü sesin sahibi olan Dadı yeni doğan Songül’ün –ve ailesinin– hayatında artık yeri doldurulamaz bir konuma sahip ola

Ayla yirmi sekiz yaşında genç bir kızdır. Hayatının yarısını üzüntü, kendini suçlama ve yaşamdan kopuk olarak yaşamıştır, çünkü on dört yaşındayken Adalar vapurunda denize düşmüş, onu kurtaran babası ne yazık ki hayatını kaybetmiştir. Bu ağır yükü yaşamının diğer yarısında taşımış ve geçirdiği travmanın etkisinden kurtulamamıştır ta ki oyunumuzun başlıca bölümlerinin geçtiği klinikteki işine başlayana ve buradaki insanları tanıyana kadar! Bu noktadan sonra bir nevi hayata karşı körleşme içerisindeki Ayla

Sınırsız Zihin, Savaşan Devletler Dönemi karmaşasının Tokugava Şogunluğu´nun göreli istikrarına açıldığı bir çağda Japonya´da yazıldı. Kitap Rinzai Zen ustası olan ve 1608´den itibaren de Daitokuji Manastırı´nın başrahibi olan Takuan S?h?´nun (1573-1645) Şogun´un resmi kılıç öğretmeni ve büyük Miyamoto Musaşi´nin rakibi olan Yagyu Munemori isimli öğrencisine yazdığı üç bölümden oluşur. Sınırsız Zihin içerisindeki bu üç bölümde sırasıyla, kılıç veya herhangi bir şey öğrenmenin zihinsel ile ruhsal yönleri,

Hagakure, 1700’lü yılların başında yedi yılda yazılmıştır. Tsunetomo, savaşçılıkla ilgili düşüncelerini, deyişleri ve hikâyeleri anlattıkça yardımcısı Tsuratomo özenle yazmaya başlamıştır. Yedi yıl süren çalışmaların ardından Tsunetomo, Tsuramoto’nun topladığı on üç bin yazının yakılmanın istediği hâlde, Tsunetomo’nun ölümünden sonra, efendisini onurlandırmak isteyen Tsuratomo çok sevdiği öğretmenine övgü niteliğindeki eseri yayınlamıştır. Eski metin dâhilinde samurayların derin ve gizemli yaşam şekiller

Aşk, insan yaşamını anlamlı kılan nadide duygulardan biri değil midir? Düşünürler ve sanatçılar, onu anlamak için, asırlardır çaba harcamaktalar. Şiir, müzik, tiyatro, dans, resim, heykel... Her bir sanat dalı, kendine özgü diliyle, yaşam yolculuğunu aydınlatırken, aralarında aşkın da bulunduğu pek çok insani olgunun sırlarına uzanır. Sanat denizinde yol alırken, 20. yüzyıl batı resminde demir atıyoruz. Pek çok akımın birbirini izlediği ve beslediği bir asrın tuallerine bakarken, aklımızda ve gönlümüzde

... Hangi toplumsal baskıya, hangi ahlâki yargıya prim veririm, hangi medeniyet düşüncesinin, hangi hümanizmin ayıplamalarına aldırış ederim aşkımın önünde?... ... Ne işime yarar seni geri getirmeyen bir icat, bir buluş, bir felsefe, bir devrim, bir ilke, bir inkilâp, bir kutsal kitap?... Var mı faydası? Ne yapayım bana seni geri getirmeyen bir Rönesans´ı?... ... Bu nasıl bir devr-i âlem ki böyle, aynı tabutlara başka cesetler, aynı yataklara başka bedenler giriyor. Bu nasıl bir devr-i daim ki böyle...