“Vatan sevgisinden maksat, toprağa değil onun üzerinde yaşayanlara duyulan sevgidir.” der Namık Kemal. Yüzyıllardır devletlerin varlığını sürdürebilmesinin yegâne nedeni işte tam da budur, içinde yaşayan insanlar. Toprağa yüklenen o anlam, halkını birbirine bağlayan sevgi ve saygıdır aslında. Bütün güçlüklere beraber göğüs germektir, herşeyimizdir, bizim bu vatan. Bu kitap da bu sayısız fedailerden yalnızca birkaçının hikâyesi. Korkusuzca ailesinden, hayatından ödün veren Atilla ve diğer adsızların bu ülke

Erkek ve iffet imgesini, toprak insanının kültür gelişimi sürecinde “kadına saygı” bağlamında ustaca başarmış yazarımıza kadın olarak yürekten teşekkür ederim. İnsan geciktirmeden bu kitabı okuduğunda kadına ve kadın algısına çok farklı bakmakta; kadını bir başka olgunlukla sevmektedir. Umutsuzluğun içinde çürüyüp gitmek değil; kötü ortamlarda dahi gözyaşını öteleyip yaşama sarılmayı gördükçe, geleceğe inancım çok artmıştır bu kitapla. Çelişkileriyle parçalayıcı değil, tam tersi üretime yönelik mimari oluşu

“Acı Dolu Hayatlar” ismini taşıyan öykü kitabını okuduğumuzda, bu bölgenin insanı olarak, öyküde anlatılan konularda sık sık kendimizi bulduk desek yalan olmaz. Bu yörenin insanının ve dramlarının anlatıldığı güzel bir eserdi. Şu anda editörlüğünü yaptığım bu üçüncü eseri ile karşımızda Melek Hanım. Öyküyü düzenleme yaparken baştan sona birkaç defa okudum. Anlatılan, yine bu toraklarda yaşanan bir aile dramına aitti. Melek Hanım’ın dedesi ve ninesinin başından geçen ilginç ve zorluklarla dolu bir haya

İnsanın en içten konuşması kendisiyledir. Ama bir gün gelir kendinden de kaçarsın. İşte o kendinden kaçtığın zamanların iç dökümüdür bu satırlar. Kimseler bilmesin, duymasın diye herkesten sakladığın o iç konuşmalar bir an gelir harf harf satırlara dökülür. Artık hiçbir satırın mahremiyeti kalmamıştır. Belki de bu satırlar okundukça bir kuş gibi kanatlanıp uçuverecek yüreğin müphem zamanlara.

İnsanoğlu kendini keşfettikçe; yalnızlıkları, acıları ve hüzünleri kolayca kuşatıp fethedecektir. Bu kuşatmadaki en önemli cephanesi ise azmi, kararlılığı ve cesareti olacaktır. İşte tüm bu gerçeklerle donatılmış Baran; aşkı, sevgiyi, merhameti, cesareti ve edebiyatı kuşanarak yıllar önce öldürülen babasının gerçek ölüm sebebinin peşine düşer.

Rusları. beklenen an gelecek ve içen gelen kişişının Sületil odanın içine yansıyacaktı. Mum ışığında aydınlanan karanlık bır oda. Içerde balık istifi vaziyetinde beş ınsan . Babalanyla birlıkte altı kişi. Evden ayrılan. kalanin yerini dolduracağını biliyor Yufka Ekmek uzenne yapılmış bulgur pilavının son kaşığını alma gayretnlıe her gün harp çıkıyor. kimse de dönüp bugünde mı pilav demişnr. karanlığın içinde huzur bulmaya çalışan bir aile. kimsenin yaşamak istemeyeceği bir dakilasına dahi tahammül ed

Sözde mantık olsun özde doğrular, Öz söze uymazsa seni kovarlar, Şair Yaşar'mışım öyle diyorlar, Mahzen karanlıkta gizliyim gizli!

"Hayat kalabalık bir otobanda araba sürmek gibi. Vazgeçip bir nefes almak için durursan arkandaki araç seni ezer geçer." Manro hukuk fakültesini yeni bitirip başarılı ve genç bir ceza avukatı olarak şehrinde ün salmaya başlamıştı. Bir gün aniden eski ev arkadaşlarına açılmış dava olduğu haberini almış, dostlarına avukatlık yapmak için büyük şehrin karmaşasından koparak onların küçük ve sakin memleketine gitmişti. Biraz sakinleşmek için şans olarak düşündüğü bu davanın onu büyük bir çıkmaza ve geri dönüşü ol

İnsan hayatı mevsimler misali. Doğduğunda ve gençliğinde bahar mevsimi gibi geçer günler. Yaz mevsimine hazırlanır çiçekler ve yapraklar. Bir de bakmışsın üretmeye başlar öğrendiklerini. Meyvelerini verir en güzel çağında. Sonbahar ilk yapraklar sararmaya başladığında hissedilir. Oysaki insanda şakaklarında gösterir kendini. Hazırlık zamanıdır kışa artık. Yaşam tüm bu hesaplardan ziyade Allah’ın kaderidir.

Dumanın dokunduğu bir şey üzerinde bıraktığı lekedir İS. Hepimizin yaşanmışlığında; kimimizin kalbinde, kimimizin bedeninde, kimimizin ise ruhunda leke (İS) vardır. Çoğu is’ler dilsiz olur dökülemez dudaklardan ve içerinizde çığ olur gider. İçten içe kabuk bağlar is’lerimiz ama hep bir izi kalır. Dile getirilemeden, kapanıp gider. Bende şiirlerime nakşettim is’imi. Satırlara döktüm, sizlere sundum. Belki çoğunuzun yarası benim ile benzerdir. Sizin sessiz çığlıklarınızı, herkese duyurmuş olurum. Um

Değerli Okurlarım; Şeker Çocuk kitabı, eğitici olmakla birlikte ebeveynlerin kendisini değerlendirme, bilinçli toplum olmada örnek unsurları taşıma, ebeveyn adayları, gelenek ve göreneklerimizle aile terbiyesi, günümüzde çocuk yetiştirme ve en merak edilenler göz önünde bulundurularak bu konulara da yer verilmiştir. Kitapta yer alan hikâyeler tamamen yaşanmış ve abartıdan kaçınıp doğru şekli aktarılmıştır. Kitabımızda bütün konuların içeriğinde sevmek ve sevilmenin şifası çözüm noktası olarak aktarılmıştı

ÖSYM TARZI HAZIRLANMIŞ SORULAR SPOR LİSESİ ve AKADEMİK MAKELELERLE HARMANLANMIŞ 375 ÖZGÜN SORU

Çocuk gelişimci ve okul öncesi öğretmeni olarak; çocuklarımı hayal dünyalarını ziyaret edip ve bu eşsiz dünyalarına gelişim konusunda nasıl destek olurum diyerek ilk hikâye Sarı Şeker ve Arkadaşları serisinin birinci sayısı olan Minik Kuş ile ilk adımımı atmış oldum.Sarı Şeker ve Arkadaşları 1 Minik Kuş serisinin çocuklarımız üzerindeki kazanımı, sosyal duygusal gelişimlerini desteklemek ayrıca arkadaşlığın ve yardım severliğin önemini vurgulamak üzere kaleme almış bulunmaktayım.Şimdi sıra si

Nedenini bilmediğim bir şeyi nasıl iyileştirebilirdim ki? Bir gün, "Çocuklar neden konuşmaz?" diye yazdım ve karşıma kocaman bir "Otizm" yazısı çıktı. Otizmin ne olduğunu az çok biliyorum ama hayatımda hiç otizmli bir çocuk görmemiştim. İçimden "Otizm motizm..." diyerek ekrandaki yazıyı okumaya başladım. Okuduklarım bana çok uzak bir tanıydı. Çünkü benim çocuğum otizmli olamazdı. İşte bir insanın başına gelebilecek en kötü düşünce buydu. Bu kitap sayesinde gıda terörü konusunda sizleri bir an olsa bil

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan niteliksiz bir yöneticiye başka hiçbir şeyin niteliksiz bir çalışan kadar cesaret vermediğini bilmek önemlidir. Mutlak terfi odaklı işgörenler ile yetmezlikler içinde yaptığı işten keyif almayan ve rolüne kendisini fazlaca kaptıran yöneticilerin birlikte yer aldığı küresel sosyo- ekonomik bir sistemin parçaları olarak bizler çok iyi bilmeliyiz ki yöneticilik, mantıksal çıkarımlar ve sanatsal bakış açısının birlikte kullanıldığı bir meslektir ve profesyonellerce yürütül

Çok verimli bir ırk olan keçi Marta’nın emanet bırakıldığı yerde kendisini sevdirmesi ironik bir dille anlatılmıştır. Ukrayna’lı Prof. Katya Sevçuk, keçisine güzel bakıldığını görünce keçiyi armağan eder. Bu kibar hediyenin altında kalmak istemeyen ev sahibi, tek ziynet eşyası olan kolyesini hediye eder. Bu kolye tarihi değere sahiptir. Kolyenin parasal değeri açıklandığında dünya medyası bu konuya ilgi duyar. Kolyeden gelen parasal gelirle bir ‘Tarım Lisesi’ kuran Katya Sevçuk, Ukrayna-Türkiye kardeşlik ba

İçsel bir arayışın öyküsü olan Olağanüstü Bir Gece, hayata ve insanlığa karşı ön yargılı olan zengin bir adamın bir gecedeki değişimini anlatıyor. Bu eserinde her şeyi elde etmiş birinin doygunluğunu ve hissizleşmesini en güzel betimlemeleriyle yansıtan Zweig, kötücül hislere sahip insanın derinlerde bir yerlerde yatan iyiliği, kendini bulma yolculuğunda keşfetmesine dikkat çekmiştir. Olağanüstü Bir Gece, insanlara yardım etmeye ve onlarla sosyal bağlarını güçlendirmeye başladıktan sonraki yaşamın getirdiği

Çağdaş sanatçılar nasıl yaratır? Sanatçı nelerden ilham almış, eseri nasıl ortaya çıkarmış tarih boyunca cevabı en merak edilen sorular arasında... Sanatçılar nasıl üretiyor ve yaratıcılıkla dolu öykülerine nasıl ulaşıyorlar? Eserlerin anlamları nasıl doğuyor? Yaratıcılık süreçlerini araştıran ve inceleyen bu kaynak, deneyimleri hikayeleştiriyor. Bu kitapta, İstanbul'da 2010-2020 yılları arasında düzenlenen sergilerle, Şükran Moral, Halil Altındere, Elif Uras, Ferhat Özgür, :mental Klinik, Julian Rosefeld

Dünyada iz bırakarak sonlanan bir hayat, anlamlı bir hayattır. Hayatımıza anlam katan birçok faktör vardır. Huzur ve mutluluk bu faktörlerin en başta gelenlerindendir. Çünkü huzurlu değilsek, mutlu olamayız. Mutlu değilsek, huzurlu olamayız. Bu iki duygu birbirini tamamlamaktadır. Kendimizi huzurlu ve mutlu hissettiğimiz sürece hayatımız anlamlı olur. Hiçbirimiz acı çekmek, huzursuz veya mutsuz olmak istemeyiz; ama hayatın içinde bunlar da vardır. Hayat dikensiz gül bahçesi değildir. Her zaman, her şey iste

Sokrates "Bir şeyleri değiştirmek isteyen insan önce işe kendisinden başlamalıdır." der. Stephen R.Covey ; "Yaptığımızı aynen yapmaya devam eder sürdürürsek, alacağımız sonuçlar hep aynı kalır. Deliliğin bir diğer tanımı; aynı şeyleri yapmaya devam edip, değişik sonuçlar beklemektir" der. Farabi mutluluğu; hayatın, varoluş amacı olarak görmektedir. Farabi'ye göre insanlar dünyada maksimum mutluluğa ulaşmak için yaşarlar. Bugün dünyada mevcut mutsuzluğun ve huzursuzluğun en temel sebebi "insani değerler" ‘in