Gelişmiş toplumların en temel özelliği kendi kendilerini yönetebilir olmalarıdır. Yönetebilir olamak, doğrudan olabileceği gibi, yönetimlere ortak olmak, olup biteni birlikte kararlaştırmak, birlikte uygulamak, yeni toplumsal yapılanmaları. tüm varsıllıkları, kaynakları, sonuçta toplumsal süreci ortaklaşa belirlemek ve yönetmek temelinde de gerçekleşebilir.Türk toplumunun Almanya´ya göçünü ve bir göçmen toplumu olarak bu ülkedeki örgütlenmesini bu bakış açısından incelediğimizde ortaya doğal olarak çok karm

Arkadaşlar bakın sizlere bir şey diyeceğim: andım olsun hayatımda bu kadar takatsiz, halsiz düşmemiştim. Ama şunun çok iyi farkındayım ki ve sizde emin olun bundan, KANSERİ YENECEĞİM, KONTESİ YENECEĞİM. Ben bunu bu halimle söyleyebiliyorsam, bu illetin dibini gördüğüm için söylüyorum. Bütün kanser hastalarına sesleniyorum; bunu yenmemek için hiçbir sebep yoktur. Herkese örnek olup, yol göstermek lazım diye düşünüyorum. Bu durumu yazıp bütün kanser merkezlerine ücretsiz ulaştıracağım. Bir kişi dahi faydalans

Tarihsel ve mekansal alanlar, yaşamdan damıtılmış özlemler, traji-komik öyküler, siyasal anılar var içinde. Anadolu bozkırında parçalanmış hayatları; ihanete uğrayan insan manzaralarını, aşkları, sevdaları, sonu hazin yaşam öykülerini, kıvrıla kıvrıla giden tren yolculuklarını, hasretlikleri, ayrılıkları, Sevdanın saçlarını, leylanın ahını, Çelebinin hüzün dolu öyküsünü okuyacaksınız. Gülizar’ın aşk öyküsü ise dilden dile, gönülden gönüle anlatılarak mitolojik bir aşk öyküsüne dönüşüyor...

Su kaynaklarının barındırdığı biyolojik çeşitlilik öncelikle, o su kaynağının varlığını devam ettirebilmesi için önemlidir. Bir su ekosistemi, canlı ve yaşayanvarlık olarak kabul edilmelidir. Bir gölü, göl çanağındaki bir su kütlesiakarsuları ise akarsu yatağında akan bir su kütlesi olarak görmemeliyiz. İçinde,doğal dengesi bozulduğu için canlı barındırmayan bir su kütlesi, insanların da yararlanabileceği bir kaynak değildir. Vurgulanan konular göz önünealındığında su ekosistemlerini, yaşayan varlıklar

Köy ilkokullarını bitirip gelmiş yoksul ve görgüsüz çocuklardık. Elektriği, karyolayı, metal çatal kaşığı, birçok yemek türünü burada ilk gördük. Bu gereçleri kullanmak, yemeklere alışmak öyle zor gelmişti ki… Üstelik hiç bilmediğimiz bir çalgıyı (mandolin) da çalacakmışız!... Mehmet Ağabey okulun saz ekibinde kemancı idi. Sabah topluca oynadığımız halkoyunlarının (milli oyunlar denirdi) müziğini bu ekip çalıyordu. Mandolini bilenimiz bile yok denecek kadar azdı. Neyse ki önümüzde Mehmet Ağabey gibi örnekl

2015-2017 yılları arasında alanda gerçekleştirilen ve 2018-2019 yıllarında raporlaştırılan bu araştırma; Dörtdivan’da 1989-1990 yıllarında, yine tarafımızdan yapılan ve 2000 yılında yayınlanan bir başka çalışmamıza dayalıdır.1980’lerin sonu ile 1990’ların başına rastlayan dönemde, Bolu ilinin Gerede ilçesine bağlı bulunan Dörtdivan Kasabası’nın sosyal ve kulturel yapısını, bu yapı içindeki insan ilişkileri ile kasabanın yapısında etkili olan sosyal-kulturel değerleri ortaya çıkarmayı amaçlayan ilk çalışma,

“Açgözlü insanların, aç kalma tehlikesi var mıdır? İnsanların yaşam tarzı, hayvanların yaşam tarzına göre ne kadar gelişmiş olmalı? İnsan insanın kurdu mudur? Dayak cennetten çıkma mıdır? Acımasız insanları daha güçlü mü sanırız? Allah’ın sopası var mıdır? Anaerkil dönem neden sona ermiştir? Acımasız sömürge savaşları bitmiş midir? İnsanlar neden mucizevî kahraman yaratmayı severler? Cehalet giderse eşeklik baki kalır mı? Öfke baldan tatlı mıdır? Demokrasinin hediyesi olur mu? Babaların günahını çocukları ç

Bu Kitapta, bu kitapta oğuz boylarından biri oymağın (Avşarların) yaşam öyküsünü yazdım. Onların nasıl yaşadıklarını, geleneklerini ve göreneklerini, kullandıkları eşyaları, içinde yşaadıkları evleri, konuştukları Türkçe'nin sözcüklerini, deyimlerini, ilenmelerini, türkülerini,halaylarını, düğünlerini, tedavi için kullandıkları ilaçları, yaptıkları duaları yazdım. Sonra iskân edilişlerini yazdım.

SEN-FONİ Bugün yağmur yağdı Ama çalıştım Durmadım Islandım Üşüdün mü diye soran Bir sesti duymak istediğim Sırtın ıslandı mı diye Dokunan bir el Delisin sen diye Bir azarlama Bir bardak çay DELİLER GÜNÜ Gece sarılıp yatanlar, birbirinin sırtını örtenler, çiçek verenler, çiçek bekleyenler, gözgöze bakışırken gözleri hayat bulanlar, yüzlerinde güneş açanlar, sevgililer günü sizing olsun. Ben artık deliler gününü kutluyorum.

İnsanlar duygu ve düşüncelerini anlatmak için belli kalıplar kullanmıştır. Bu kalıplar bir iletişim biçimi olduğu kadar bir düşünme biçimidir de. Türler, insanlık kültür mirasının bir sonucu olarak çok uzun süreçte ortaya çıkan dilsel yapılardır. Yazarlar, bir taraftan tür kavramı içinde türe uygun metinler oluştururken diğer taraftan da türün sınırlarını aşmanın çabasında olmuşlardır. Bu çaba yazarların yaratıcılık arzusunun bir ürünü olarak görülebilir.Türler yazarı yönlendirdiği kadar okuyucuyu da yönlen

Zennure, küçùk yaşta öksüz kalmanın hüsranını hep içinde yaşadı. Dört mevsim gibi bir yaşamı oldu. Hep bahar gibi yaşamak istese de hayat ona kimi zaman kışı, kimi zaman da hazanı yaşattı. Yaz, hiç uğramadı Zennure’ye, arada bahar gelip çatıp geçti kalbine. Babası zengindi ama anasız herşey boştu. Küçük kardeşi Asiye’ye ablalık yapayım d

ben düşüncenin oğlu şüphe gemiye sahil karaya gemi görünmem ve demem ölümden öte yol vardır

Başlangıç Seviyesi İçin Flüd Metodu 2. Kitap

Evet, Aziz Nesin kendisini bütün yazarlardan üstün görebilirdi; ama Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen yazar ve sanatçılarını küçümsemeye, hele hele aşağılamaya hakkı yoktu. Kadınlara bakış açısı da insan onuruyla bağdaşmıyor. Bunlar benim anı, özellikle de yaptığım araştırma ve incelemelerin sonucu. Bu kitapta bunları; kimi acı, kimi çok hoş (komik) olaylarla anlattım. İlgi ve neşeyle okunacağını umuyorum.

Yazmak hakkında konuşmak, yazmak, bildiklerini aktarmak başlı başına zor bir uğraşı. Okumayı o kadar seven bir toplum olmadığımız için kitabı sevdirmek, çocuklara ve yetişkinlere cezbettirmek en az öğretmenler kadar yine biz yazarların da görevleri arasında. Peki nasıl olacak bu iş? Elbette yazarak, anlatarak, göstererek, yaraları ve sorunları işaret ederek, ama hep yakınmak yetmez sıkça da doğru olanı, çözüm yollarını göstererek bunu yapmalı, anlatmalı, aktarabilmeliyiz. Yazarlar yazan insanlar olduklarına

Adalet Psikolojisi