Sappho’nun Peşinde’de, Selby Wynn Schwartz 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında yaşamları üzerinde kontrol sahibi olmak, özgürleşmek ve adalet için mücadele eden bir grup feminist sanatçı ve yazarın hayatlarını capcanlı fragmanlarla kâğıt üzerinde yeniden inşa ediyor.Sarah Bernhard - Colette - Eleanora Duse - Lina Poletti - Josephine Baker - Virginia Woolf... Bu ışıltılı ve sert romanın sayfalarını paylaşan kadınlardan sadece birkaçı.Arzuların, hayallerin ve mücadelenin eşsiz bir portresini çizen

1975 yılı, Mart ayının sonu ya da Nisan başları günlerden ne hatırlamıyorum. Sağlı sollu ağaçlarla kaplı bu yolda bilinçsizc ilerliyorum. Ağaçlar sert esmeye başlayan rüzgârla uğulduyorlar. Bütün gün görünmeyen, gri bulutların arasında inzivaya çekilen güneş, artık batmış olmalı. Karanlık gittikçe yoğunlaşıyor. Yörenin soğuk ve nemli havası, kalın giysilerimin arasından sızıp, iliklerime kadar ulaşıyor. Gittikçe fazlalaşan yağmurdan ağırlaşmaya başlayan paltomun yakasını kaldırıp, iki ucunu birleştiriyorum

Bu hikaye ; Parçalanmış yüreklerin görüntüsü ve Yürekleri parçalayan hazin bir yaşantının gerçek bir ürünüdür. Biz, dünümüzün bugünümüzle ve yarınımızla bağlantısını kurmakta ve anlatmakta çok güçlük çeken talihsiz bir toplumuz. Bu nedenle bir zamanlar burada neler yapıldığını, nasıl yaşandığını görmek adına tarihe izdüşmek adına kaleme alınmıştır.

Peri Kızı gibi hayatınıza girer bazısı, yokluğunda anlarsınız varlıklarını. Bazen Peri Kızı olduğunuzu sanırsınız, olan ile biteni anlayana kadar büyümüş bulursunuz kendinizi. Ya ikisi arası bir yerde sıkışmışsanız. Karakterimiz gibi diğer yaşamlarda ‘ayaklanmaya’ çalışırsınız. Peri Kızı acaba ne kadar süre buna tahammül edecekti. Bulunduğu konumdan dünyayı ne kadar süre hissetmeye kararlı olabilecekti? Yaşam erdemi göremeyenin ve duyamayanın elinde değerini yitirmiş para gibidir. Belki de yaşamın amacı, p

Dizlerimin üzerine çöküp kalmıştım. Kıpırdayamıyor ve gözlerimden delicesine boşalan yaşları durduramıyordum, etrafımdaki herkes sanki yok olmuştu ve ortama büyük bir sessizlik hakimdi. Bense halen Ra 'nın gözlerinin içine kilitlenmiş bir şekilde; gördüklerimin gerçek olmamasını dilercesine, bana bütün bunların aslında bir şaka olduğunun söylenmesini ve o gözlerin içinde yaşanacak olan güzel günlerin yansımasını görmeyi beklercesine bakıyordum. Omuzumda hissettiğim sıcak dokunuşa karşılık bile veremeyecek d

Bu kitap, sizi Piro’nun dünyasına davet ediyor ve onun hikayesindeki derin anlamları keşfetmeye çağırıyor. Elinizde tuttuğunuz bu kitap, onun aşkla ve aykırılıklarla, çelişkilerle dolu yolculuğunu ve hayat mücadelesini anlatıyor. Piro, Karayılan’ın çetesinden geriye kalan tek eşkıya, bir vatansever. Aynı zamanda tutkulu bir aşık ve güvenilir bir dost. Kurtuluş mücadelesinin en bilinen isimlerinden biri olarak Maraş-Halep-Ayıntab arasında Atmalı Dağları’nda yaşamaktadır. Avukatı Agah Bey ve resmi işleri sebe

Varna’nın sıcak kumsallarından Türkiye’ye uzanan bu çarpıcı hikaye, sınırları zorlayan bir tutkunun izini sürüyor. Nazım ve Anna’nın dostluğu kısa sürede duygusal bir bağa dönüşünce , çevrelerindeki herkesin dikkatini çeker. Okul yıllarında başlayan bu ilişki, edebiyatın ve sanatın derinliklerinde şekillenir. Nazım Hikmet’in dizeleriyle beslenen bu bağ, zamanla daha da güçlenir ve toplumun gözünde meydan okuyan bir aşka dönüşür. Nazım, Bulgaristan'da yaşayan azınlık bir Türk genci olduğu için Anna’nın ailes

Bir şefin, servis tabağına sosu eklerken özenli ve ustalık dolu son dokunuşları nasılsa, usta bir yazarın, kitap arkası satırları arasında kalem oynatışları da öyledir. Yazarın, türlü süreçlerden geçerek, binbir emek vererek tamamladığı kitabının iki kapak arasına gelişini görmesi ve tatlı bir heyecanla son satırlarını yazması, okuyucuyu, kitabın yolculuğuna davet etmesidir aslında. Bu kitapta birbirine benzemeyen yürekleri güzel üç arkadaşın " Karşı mahallenin çocukları da iyi niyetli olabilir" bakış açı

Ölümsüzün Günlüğü Bir günlük düşünün... Ölümsüz biri tarafından yazılan sonsuz satırlar hayal edin, sonu gelmeyen bir hayatı temsil eden fâni satırlar... Akif Serdem, ölümsüz hayatının ne zaman sona ereceğini beklerken, yaşadığı kendine yakışır ölümsüz aşkı ve kendi tabiri ile hayatının dönüm noktasında başlayan macerasını bize miras bırakıyor. Madem ölmüyorum neden acı duyuyorum? Derken fiziksel acılardan bahsetmiyorum ya da sadece bir ölümsüzün yaşayabileceği umutlar ve mutluluktan. Bir faninin k

Konfor alanımızdan çıkmamak için görmezden geldiğimiz bilimsel gerçeklikler sürekli peşimizde olan hayaletler gibidir. Olasılık dışı olduğunu varsaysak da, realiteyi reddetsek de insanlık olarak mutlaka yüzleşeceğiz. Peki kaçtığımız bu hayaletler bir gün sürdürdüğümüz hayatın görkemli koruma duvarlarını yıkıp yaşam gerçekliğimize sızarsa? O zaman kendimizi nasıl bir hayatın içerisinde bulacağız? Türkiye ve İstanbul olası bir küresel felaket sonrasında nasıl bir yer olur? Kendinizi ufkunuzu açabilecek yeni b

Efsanelerin gerçek olduğu bir hayat düşünün? Yalnız, bu efsaneler kendi kökenimize ait olanlardan. Şimdi bir kere daha düşünün ; Kendi kökeninize ait, gerçeklik payı olabilecek efsanelerin hayatınızda olduğunu düşünün. Aykız, daha doğmadan adına yazıtlar dikilmiş bir kızdı. O, son kalandı ve yer altında yaşayanlara göre yok olması gerekiyordu. Doğduğu günden itibaren eğitim görüyordu fakat bilmediği bir şey vardı. Altın Dağ’a kabulünden sonra onu bambaşka bir hayat bekliyordu. Sorularının cevabını bulabilme

Pelin Yıldız, küçükken ailesi ile birlikte küçük bir kasabada yaşıyordu. Günün çoğunu oyun oynayarak geçiriyor, kasabadaki serbest halde olan hayvanları besliyor, babası ile birlikte iskelede balık tutuyordu. Bunun gibi bir sürü aktivite yapmaktan hoşlanan, ailesinden bir kişinin eksileceğini aklının ucundan bile geçirmezken on bir yaşında babasının vefat haberi, derinden üzmüş ve içinde büyük yaralar açmıştı.

Zihninin geliştirdiği sesler arasında sıkışan Eflah Gökay, başkalarına kapalı olan bir dünyadan haberler almaya başlar. Kendini tanıyamadığı bir boşluğun içinde bulduğunda, yaşamak için katlandığı şartlar altında zor bedeller ödemiştir. Rüya ve gerçeği ayırt edemeyen bir polis olarak cinayetler arasında şekillenen travmaları zihnini daha da hasta eder. İntiharın eşiğinde iken ortadan kaybolmasıyla başlar hikâyesi. Ölümüne inanmayan arkadaşları onun kayboluşuna işaret eden her şeyi araştırmaya alır. Bu süreç

Doğulu bir MİT ajanının zorluklarla geçen hayatını, Ermeni bir kadına aşık olmasını ve mesleği ile sevdiği kadın arasında seçim yapmaya zorlanmasını konu alıyor. Yazıtın ileriki seviyelerinde yapacağı seçimle mesleğinde bir numara olmasını ve aşkı da uluslararası bir aşka dönüşüyor. Kitabın baş karakteri yazdığı şiirlerle ve yaptığı konuşmalara birey yaşamından toplum yapısına kurumsal sorgulamalarla geçmiş ve geleceğin analizinde ütopyasını ortaya koyacak. İç ve dış sorunları yapacağı operasyonlarla bitirm

Aşk dediğimiz zaman genellikle karşı iki cinsin birbirinin bedenlerini sevmesi olarak algılanmaktadır. Bu romanda ise tene değil de ruha dokunuş var. Utangaç Ahmet ve ona eşlik eden Esin. Siz bedenleri mi seviyorsunuz? Yoksa ruhlara mı aşıksınız? Bir solukta okuyacağınıza inandığım romanımda kendinizi bulacaksınız. Aşktan bahsedince kendi kendinize dediniz: “Bu bir aşk romanı mı?” Arayış içerisinde olan bir gencin bilimin birçok dalında kendini geliştirmesi ve sonuçta utangaçlığını yenip sevdiği kıza farklı

Bu kitabı sadece geride ufak bir şey bırakmak için yazdım. Umarım güzel bir şey bırakabilmişimdir.

“Müşkül sorularla havsalamız perişan oluyor. Zihnimiz dağınık, sularımız bulanık… Böyle bir çağda yaşıyoruz. Her yerimizden ısırıyor dünyanın bir dolu sevgileri. Neye versek bu kutsal emaneti, hıyanet görüyoruz. Kime yüklesek taşıyamıyor; verdiğimizi alamıyor ve hep eksik kalıyoruz. Ne yaşıyorsak acı birer hatıra canlanıyor zihnimizin arşivlerinde. Kimin için yaşıyoruz? Ne uğruna ölüyoruz? Sevgiyi işporta tezgâhında hurda fiyatına satıyoruz. Her günün sonunda eve eli boş dönüyoruz.” Faruk Güven, ikinci ki

İçine atıldığın her karanlık mağara, yolu sana çıkan bir ışık barındırır. Seni kimin ittiğinin önemi yok. Eğer seni tanımak istersem öz geçmişine de bakabilirim rüyalarına da… Ama ben deliliğini tercih ederim. Çünkü delilik sandığın, yolunu kaybettiğinde senin elinden tutan tek gerçektir.

Matem çökmüş gecelere Mehtap ışık vermez artık Her tarafta başka bir zulüm Her yerde haksızlık Şimdi belki çok şey yapamam Vuramam benim tabancam yok Zaten bunca zalime az tüfekler Şerefsiz mermiden daha çok Ancak yapılacak şey yok değil Zalime atılacak en güzel mermi harflerdir Silahım yok diye korkmazlar ama Vurur onları, benim kalemim mavzerdir