"Bir şekilde ciddiyet mekânlarının oyun aracılığı ile yer değiştirmesi gerçeği manipüle eder. Ve öyle ki kurgulardan ziyade oyunlar, şimdiki anın gerçeküstü dışavurumu olmak zorunda kalır. Çünkü kurgunun bir kuralı yoktur. Yani şimdiki zamanda yoktur. Geçmişte belki kurallıydı. Kurgu kendi evreninde gerçekleşmiş olandır. Kapalı bir evren yapısı vardır. Oyun ise gerçekleşmekte olana, kurallara uyan herkesin dâhil olabileceği bir çeşit açık evren yapısı sunar. Ve bu bilinebilir belirsizliğin, haz ve eksiklik

Kilolar verdim topak topak ki sevmiyordum kendimi kemiklerimi saran tombul etler içinde, çirkindim ve ruhumdaki zayıflığın çarpılmış suretini düşürüyordu sanki gövdeme; anatomimin merkezini çarpıtarak önce özlüyor sonra arzudan tiksiniyordum inzivada bir öyle bir böyle olup tam ortalarında, uçlara en uzak yerde tutuyordum soluğumu

Onlar savaşın ta kendisidir..

"Ben mi neredeydim? Her zamanki yerimde “İ” harfinin üstünde İ’sa aldı beni, nasıralı elleriyle sevdi Eğilip kulağıma dedi: “tanrıya küstüm” Çarmıhtan yere düştüm 1400 yıl sanki düştüm Düşümde, alİ’yi gören çocuğun düşünü gördüm."

"Ben evimden ayrılırken büyürüm, Saatler zihnimde büyür Zaman sanki bir anlığına durur Ve sessizlik alır her tarafı Susturamadıklarım terk eder odamı Fotoğraflar konuşur o zaman, Eski kitaplar kazanır anlam Yaşamın ağırlığıdır bastıran Dayatır, dayatır özlemini Ödenmemiş borçlar çoğalır Güçlü olmak lazım derdi babam, Oysa ben hep gücümü Zayıflığımdan aldım, anlatamam Anlaşılmamak bunlardandı işte Yürürken ıslanan kaldırım kenarları Arkamda kalanları düşünürüm, Düşlerim, evinden ayrılanları Yalnız kendimden

"Sürüden ayrılmayanı kurt kapmaz meselesini de denedim Doruklarda buldum kendimi, bir kardelenin peşinde. Ne yaptım ne ettimse olmadı. Hüznümde mavi saklı. Hüznümde mavi saklı."

"Sürüden ayrılmayanı kurt kapmaz meselesini de denedim Doruklarda buldum kendimi, bir kardelenin peşinde. Ne yaptım ne ettimse olmadı. Hüznümde mavi saklı. Hüznümde mavi saklı."

"Çok sonra şu gerçeği kabul etmek zorunda kalacaktır; psikanalistlerin tıbbi yöntemle ulaştıkları sonuçlara, felsefeciler sezgisel olarak onlardan önce ulaşmışlardır. Felsefe ya da düşünbilim, kabaca ‘aramak’ anlamına gelen ‘phileo’ ve ‘bilgelik’, ‘bilge’ anlamına gelen ‘sophia’ sözcüklerinden türedi. Filozoflar, psikanalistlerin, sayrılığı ortaya çıkarmak için sayrılanların geri ittiği semptomları arar gibi, benzeri bir yöntemle bilgiyi aradılar. Freud, histerinin ya da nevrozların gerekçesi olan takıntıyı

Başını kaldırıp tekrar gökyüzüne baktı. Onunla birlikte ben de gökyüzüne baktım. ‘’Bir şey mi arıyorsun orada?’’ diye kısık sesle takıldım. Acı acı ve kuru kuru öksürdü. Öksürüğün etkisiyle az önce gökyüzüne bakan başı öne düştü. Öfkeyle çivi çiviyi söker dercesine parmaklarının arasındaki sigarasından bir duman daha aldı. Başını yavaşça göğe kaldırdı. Öksürerek gri gökyüzünü, gökte birer derviş gibi salınan martıları, huzuru kaçmış kuşları uzun uzun süzdü. Gözlerini bir an olsun gökyüzünden ayırmadan, ‘’İ

"Hiçlik tanımsız, Tanrı birse onun yanında varlık sıfır olmalı, bir bölü sıfır tanımsızsa Tanrı’nın varlığa bölümü hiçlik mi? Tanrı ruhundan üflemiş, bölüştürmüşse kendini sıfıra, ne kalır geriye yoksa varlık tanımlı yokluk, sıfır mı gerçekte?"

KitapFaşizan Bir Eğilim Olarak ; Yok Saymak! Dosya; Yok Saymak, Yok Sayılmak;kibir Ve Gurur? Altay Ömer Erdoğan Yok Sayılmanın Dayanılmaz Halleri E.Bülent Yardımcı Barbi Kurtuluş Örgütü- Siber Asiye Nasıl Kurtulur Hicran Aslan, Sanatın Kör Noktasında Kalmak Ahmet İlhan Sırat Köprüsünün Altında Nalan Çelik Vardan Yok, Yoktan Var Saymak-ışıl Ezgi Çelik, - Yok Saymanın Psikodinamiği Yusuf Alper, - Babil Kulesinde Değilsiniz Beyler Sırrı Süreya Önder, Cesaret Gülmek İster - Suat Hayri Küçük, Yok Sayıl

"Hiç masal dinlemeden uykuya daldık. Kase doldu ve boştu Hem ne de pür giz... Yastığım, uç da konma biz uykudayız. Aktı asal sayıdan bir kıyamet şey. Tanrı ve şeytan; anımsandınız. Ve sır pusulamdaki en avare yön ki -onu bile bile gizledim benden bu söz toprak için geçerli tabii, deniz başka bir masal başka esaret."

"Yalnızlığın çeperi, gören değil; kör kök tutmaz, dal vermez sardunya çorak halidir insanın, ne yazık ki ruhuna çiçek tozu, polen vermez usuna petek, bal vermez yaşamda cenin noktasından, çocukluktan geçtikten gayrısı öze zeval gülüm beton çehresi, salt mengene kent kin ile öfke, nefret ile hırs, ah’lı ur silahlı niyet, kendinin celladı vurur, enine-boyuna it gerçeğini çile urganını da önünde-sonunda sıkan sicim ile diyet eyler gülüm

"Hiç durmadan uçan bir turna kuşuyum. Uçmaktan başka yapabileceğim bir şey de yok. Aşağıda beni bekleyen ölümün gri kollarına düşmemek için, hiçbir yere konmadan, durmaksızın uçmak zorundayım. Bu zorunluluk beni ürkütüyor. Ya kanatlarım beni taşıyamaz olursa, ya gücüm tükenirse? İşte o zaman aşağıda, büyük iştahla beni bekleyen, kimi zaman kapkara, kimi zaman gri, ölümcül alevler sevinç çığlıkları atacak ve beni kendi yalazı, közü, külü içinde yakıp yok edecek. Konabileceğim bir çatı, bir gürgen dalı, bir

"Bu sıradan bir hikâye değil ha! Ya da bu aşırı sıpsıradan bir hikâye. Bu Hırçınsu’nun hikâyesi…

"Sessizlik bazen şiddetle eşanlamlıdır. Bu tür bir sessizlik suç aracıdır. Nasıl ki kelimelerle suçlar işlenebiliyor, sessizlikle de cinsel suçlar dahil olmak üzere ölüme bile varabilecek suçlar işlenebiliyor. Birçok mağdur bir o kadar da manipülatör ve manipülatrisler var. Başımıza sık gelmekte bazen bizler de uygulamaktayız bilinçsizce. Çok mu fantastik? Çok mu ütopik? Hayır. Tam bir gerçek. Bu kitap hepimizi, tüm insanları ilgilendiriyor. Bu yüzden bizler her insanı kapsayarak kitabımız demeyi tercih etm

“Her Şeye İnat’’ hayata küsmüş, içine kapanarak sürekli olarak kendini suçlayan milyonlarca insana umut olsun niyeti ile yazıldı. Yazılan her söz yaşanmış bir hayatın izlerini taşımaktadır.”

"Dünyayı durdurun Metin inecek. Dünyanın gidişatını felçli bir kalple izleyen ve Azrail’in sıkı takibinde bir kalem, durmayan damarından akan kanın mürekkep hali ve sorgunun sorumsuzluğunda bir bilinç. Tanrının yazdığı adisyon kadere sert bir itiraz ve sonuç: ölünemeyen bir hayatta yazılan hikayeler. Durdurun dünyayı müsait bir yerde inecek Metin var. "

"Bilebileceklerimizin elbette sınırı vardır ama bilme eyleminin sınırı yoktur. Yalnızca şu anda henüz bilmediklerimiz vardır. Öyle olsaydı bölünemez kabul edilen atomaltı parçacık araştırmaları da uzay araştırmaları da gereksiz olurdu ve yapılmazdı. Hegel’in görüşünü aynı kendisi gibi bilinç alanında uzman olan Kant’tan ayırdığı en önemli yer felsefi düşünceye “a priori” (önceden varsayılan) bazı kabuller koyulmasını reddetmesidir. Kant’a göre “uzay” ve “zaman” birer önvarsayılmış kategori olarak bilincimiz

"HAYIR" dünyanın en iyi şiir kitabı ismi olabilir mi bilmiyorum. Bildiğim, bu ülkede başımıza taş yağsa bile çok zor duyduğum bir kelime "HAYIR". Akşamı sabahını aratan hayatımızda her kapıya asılsa az, her duvara yazılsa yeterli olmayacak; Hayır! Hepimizi kamplara alıp beş sene on sene "hayır" demeyi öğretseler bile; Hayır! Çocukları ve rüzgar giyinen şairleri ayrı tutalım! Çocuklara ve rüzgar giyinen şairlere öğretebileceğimiz bir "hayır" yok. Muammer Karadaş okundukça çoğalacak büyük bir "HAYIR"la Klaros