Kamu hizmetlerinin artış göstermesiyle birlikte söz konusu hizmetleri yürüten idarenin ve idareye yabancı üçüncü kişilerin zarara uğrama ihtimali artmış; kamu hizmetleri kamu görevlileri aracılığıyla görüldüğünden, zarara sebebiyet veren kamu görevlisinin mali sorumluluğunu belirleme ve kamu görevlisine rücu hususu, üzerinde titizlikle durmayı gerektirmiştir. Bu kapsamda kamu görevlisinin kusurlu fiiliyle ortaya çıkan zararlarda, idarenin hizmet kusuru ilkesi gereğince zarara uğrayanın zararını ödedikten so

Global dünyadaki rekabet ortamı, ticari hayatın devamlılığı, ekonomik piyasalar, her gün gelişen teknoloji, ülkelerin ekonomi politikaları gibi gelişmeler nedeniyle şirketler birleşme, bölünme ve tür değiştirme yollarına başvurmak durumunda kalmaktadırlar. Şirketlerin bu nedenle devredilmesi durumunda, şirketlerde çalışan işçilerin iş ilişkilerinin durumu, işçilik alacakları, işçinin hakları, işverenlerin sorumlulukları, kanunlardaki düzenlemeler ve içtihatlarla birlikte ele alınmıştır. Bu çalışmada, işyeri

Nüfusun hızla büyümesi, ekonominin gelişimi, ticaret ve sanayi faaliyetlerinin artışı, köyden kente olan göçlerin her geçen gün fazlalaşması gibi birçok nedenle konut ve çatılı işyeri ihtiyacı da oldukça yaygınlaşmıştır. Konut ve çatılı işyerlerine olan bu ihtiyaç, özel düzenlemelerin yer aldığı sözleşme tiplerinin oluşmasını zorunlu hale getirmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu çerçevesinde düzenleme altına alınan konut ve çatılı işyeri kira sözleşmelerinde, kiraya verenin en önemli yükümlülükleri de ş

Türkiye’de son yıllarda yaşanan maden kazalarının tekerrür aralığının yoğun; ihmal niteliğindeki eksikliklerin fazla olması, ölüm ve yaralanmaların çok ciddi boyutlara ulaşmasına neden olmuştur. Maden kazaları ele alındığında tahribat yükü bakımından ilk sırada kömür madenciliğinin yer alması bu alanda çalışma yapmayı gerekli kılmaktadır. Bu gerekçelerle kaleme alınan ve kömür madenciliğinde meydana gelen kazaların ele alındığı bu eser, “6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu” ile “4857 Sayılı İş Kanunu

Marka değerinin tespiti ilk kez 1980’li yıllarda şirket birleşme ve ele geçirmelerinde, şirketlere maddi varlıklarının değerinin üzerinde ödeme yapılması ile gündeme gelmiştir. Takip eden yıllarda ise marka değerinin tespiti için birçok yöntem geliştirilmiştir. Muhasebe, finans, pazarlama gibi alanlarda farklı amaçlar ile markanın değerinin tespiti yapılmaktadır. Marka, tek başına hukuki işleme konu olmaktadır. Markanın konu olduğu birçok hukuki işlemlerde ve davalarda markanın değerinin tespiti gerekmekted

Tarihsel olarak ilk toplumsal yaşamın belirmeye başladığı dönemlerden itibaren; toplumsal yaşamın gereği olan sosyo-kültürel, psiko-ahlaki normlar da kendiliğinden başlamıştır. Bu toplumsal normlara aykırı eylemsel davranışlarda sorgulanmalar gözlenmiştir. Toplumların bu normlarına uyum sağlamayan bireyleri hakkında toplumsal yargılamalara izafeten yaptırımlar uygulanmış fakat bu eylemsel davranışlardan bireyler de bu davranışsal eğilimlerinde bir azalma olmamış tam tersine yükselmiştir. Bireylerin bu

Çalışmamızda, trafik kazaları cezai ve hukuki boyutları ile ele alınmıştır. Böylece sorunla ilgili hukuki çember genişletilerek tamamlanmıştır. Cezai yönden, öncelikle temel kavramlara yer verilmiştir. Bu bağlamda “suç kavramı”, “objektif ve subjektif öğeleri”, “nedensellik”, “basit taksir”, “bilinçli taksir”, “olası kast”a yer verilmiştir. “Hukuka aykırılık”a değindikten sonra en geniş şekilde “kusur” incelenerek somut olaylar bağlamında öğreti ve Yargıtay’ın görüşlerine yer verilmiştir.Trafik güvenli

Sanayi Devrimi sonucunda, gelişen teknolojiye bağlı olarak üretim hacmi ülkemizde ve dünyada sürekli artmakta, bu durumun sonucu olarak iş kazalarında da artış gözlemlenmektedir. Alınan bütün önlemlere rağmen iş kazalarındaki artışın önüne geçilememesi, işverenlerin bu önlemleri külfet olarak görmesi ve bunun sonucunda ciddi işgücü kayıpları ile maddi kayıpların yaşanması; işverenin iş kazalarındaki sorumluluğu üzerinde düşünme gereğini gözler önüne sermektedir. Çalışmada ilk olarak iş kazasının tanım

Roma Hukukundan günümüze ulaşan mücbir sebep kavramı ile ilgilisi tarafından alınan her türlü önleme rağmen önüne geçilemeyen ve öngörülemeyen, borcun yerine getirilmesini engelleyen ve ilgilisinin iradesi dışında gerçekleşen, beklenmeyen halden daha ağır niteliği haiz olaylar kast edilmektedir. Üç bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde; İdare Hukukunda Mücbir Sebep Kavramı ve Şartlarına yer verilmiştir. Mücbir sebep kavramına idare hukukunun yanı sıra hukukun diğer birçok dalında yer verildiğinden ve

Uçsuz bucaksız uzay binlerce yıl meraklı gözlerle izlenirken son yüzyıldaki teknolojik gelişmelerle birlikte erişilebilir hale gelmiştir. Uzay, Soğuk Savaş döneminde Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyet Rusya arasındaki bir güç gösteri alanı iken günümüzde internet, haberleşme, televizyon, navigasyon ve askeri amaçlarla kullanılan ve vazgeçilemez hizmetler sunan bir araç haline gelmiştir. Uzayda nükleer silah denemeleri yapılması endişesiyle Birleşmiş Milletler nezdinde toplanan devletler ise 1963 yı

Türk Hukukunda Kira Sertifikası kavramının hayatımıza girmesi Sermaye Piyasası Kurulu tarafından 01.04.2010 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 27539 sıra sayılı Seri III No: 43 numaralı tebliğ ile olmuştur. Akabinde bu menkul kıymete olan talebin artması ve dünya genelindeki uygulamalarla birleştirme ihtiyacı neticesinde bahsedilen tebliğ yürürlükten kalkarak yerini III-61.1 sayılı tebliğe bırakmıştır. Bu çalışmada(tez) Türkiye’de ve dünyada yaygın kira sertifikası çeşitleri incelenmiş ve son bölümde

Marka hukuku konusunda çalışanlar ve marka sahipleri için kritik bir öneme sahip olan “Markanın Hükümsüzlüğü Davası ve Hukuki Sonuçları”, markanın hükümsüz kılınması konusunda temel bilgileri barındıran bir rehber sunuyor. Bu kitap, markanın özelliklerini, hükümsüzlük davasına sebebiyet veren halleri, yargılama sürecinde dikkat edilmesi ve uyulması gereken hususları ve hükümsüzlük davasının sonuçlarını açıklıyor. Marka hukuku konusunda temel bilgilere sahip olmak isteyenler için uygun olan bu kitap, öz

Kişisel verilerin korunması hukuku dünya genelinde görece yeni ve sürekli gelişime açık bir hukuk dalı olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye’de de 2016 yılında kabul edilen 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ile bu alanda bir düzenleme yapılmış ve kişisel verilerin korunması hukukunun gelişmesinin önünü açmıştır. Ancak söz konusu hukuk dalının ülkemiz için henüz çok yeni olmasından dolayı gerek teorik açıdan gerekse pratik açıdan henüz yeterli gelişme sağlanamamıştır. Dolayısıyla özellikle

Çalışmanın konusunu hatalı tıbbi uygulama (malpraktis) iddiasına dayalı tam yargı davalarında, yargılamada nihai karar merci olan Danıştay kararları ışığında malpraktis iddialarının hangi tıbbi branşlarda daha yoğunlukta olduğu, hizmet kusuru olarak nitelendirilen durumlar ve Danıştay’ın bozma nedenleri ve gerekçeleri oluşturmaktadır. Literatürde daha çok tıbbi uygulama hatası (malpraktis) konusunda Yargıtay kararlarının incelendiği ya da yapılan çalışmaların son on yılı tam olarak kapsamadığı görülm

Araç paylaşım modeli, son yıllarda çevrimiçi araç paylaşım uygulamalarının yaygınlaşmasıyla birlikte oldukça popüler hale gelmiştir. Bu uygulamaların kullanımı, erişim kolaylığı ve uygun fiyatlı yolculuk seçenekleri sunması sayesinde her geçen gün artmaktadır. Ancak, bu hızlı yaygınlaşma, araç paylaşım uygulamalarının yasal temeline ilişkin tartışmalara neden olmaktadır. Bu çalışma, çevrimiçi araç paylaşımının yaygınlaşması ve tüketici sayısının artmasıyla birlikte ortaya çıkan yasal sorunları özellik

Teknolojinin gelişimi, veri bilincinin oluşması, bilgisayar kullanımın artması ve internet kullanımının yaygınlaşması sonucunda toplumsal düzenin sanal ortamda da sağlanması zorunluluğu meydana gelmiştir. Küreselleşen toplumsal düzende, artık ticari faaliyet gerçekleştirmek için fiziki bir mekâna veya bireylerle iletişim kurmak için fiziki bir aracıya ihtiyaç kalmamıştır. Zira hem dünyada hem de Türkiye’de her geçen gün e-ticaret hacmi artmakta, sosyal medya platformları ve bu platformların kullanıcı s

Çalışmamızın konusu evlilik birliğinin temelinden sarsılmasıdır. Hazırlanmış olan çalışmamız giriş ve sonuç bölümleriyle birlikte beş bölüm halinde kaleme alınmıştır. İlk bölümüz olan giriş bölümü, aile kavramını, aile hukukunu, çalışmamızın gayesini ve konusunu oluştururken, sonraki bölümlerde ise konu başlıkları detaylı şekilde açıklanmıştır. İkinci bölümde evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma, özel boşanma sebepleri, genel boşanma nedenleri başlığı altında ise; anlaşmalı boşanm

Ülkemizin yakın tarihinde atılan sosyoekonomik ve politik adımların getirisi belki de götürüsü olarak, nüfusunun taşradan şehir merkezlerine plansız göçü sonucu çarpık kentleşme meydana gelmiştir. Göç sadece bir yer değişimi değildir. Sırtında ekonomik, politik ve bittabi hukuki birçok ihtilafi bavul taşır. 1950’li yıllardan başlayarak şehir merkezlerinde nüfus yoğunluğuna neden olan bu hareketlilik özellikle konuta dönük ciddi talep oluşturmuş ve bu talebin karşılanması gayreti hukuki uyuşmazlıklara y

“5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu” ile ilgili hazırladığım bu eserin ikinci baskısını uygulamada karşımıza çıkan sorunların aşılmasına yardımcı olacağı düşüncesi ile sizlerin beğenisine sunmanın mutluluğunu yaşıyorum. En son yapılan 7445 sayılı İcra ve İflas Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 7418 Sayılı Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ve 7406 sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile yapılan değişiklikle