Gölgen saklasa da yüzünü Ruhunda yanan ateşi ben Yalnız ben görürüm. Çöllere düştümse de Etmem şikayet Çilemse çile Ne mecnunum yoksa Ne de Leyla Üzülmem düşmem dile… Ve düştü havaya Kor oldu Toprağa ve suya Söz oldu Ve nihayet kaleme Dilsaz oldu…

Niğde'ye bağlı Ulukışla ilçesinin Darboğaz köyünde doğan yazar, ilkokuldan sonra Konya Ereğli İvriz İlköğretmen Okulunu ve Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat bölümünü bitirdi. Bir yıl köy öğretmenliğinden sonra Ceyhan Lisesi, Adana Kız Lisesi ve Adana Eğitim Enstitüsü olmak üzere birçok okulda öğretmen ve yönetici olarak görev yaptı. Bir kız, iki erkek çocuk babası olan yazarın “YUKARIDAKİLER” adında basılmış bir kitabı daha bulunmaktadır. Editörün Notu : Yazar İsmet Kuzum "Anılarda Kalan İvriz" adlı yen

Erken mi açtın? Yoksa geç mi kaldın? Kar yağmur dolu, Fırtına gelir demedin mi? Diğer bahçeler gibi zamanında açsan olmaz mı? Sonbaharın mı geldi ne? Ellerin buruşmuş, gözlerin küçülmüş, Boyun da kısalmış, Sonbaharın mı geldi ne?

Yaz tüm sıcaklığı ile İstanbul'u esir almıştı. 17 yaşındaydım, kuyumcu çırağıydım ve hayata acemiydim. 23 Haziran 1995 yılı Cumartesi gecesi, sıcağa rağmen zor da olsa uykuya teslim oldum. 24 Haziran'ın öğle saatlerinde hayatım hiç ama hiç beklemediğim şekilde değişecekti. Tanrı'nın iyi ya da kötü süprizleri bitmezdi insanlara karşı.

Madımak'ta yandım. Munzur'da doğdum. Tehcirde âşık oldum. Bir Rum yetimhanesinde ruhumu buldum. Hiç kimseydim ben, hiçlik makamını sevdim. Varoluşu sorguladım, eğirtmeç oldum. Anadolu kadınının elinde; kilime düştüm, desen oldum. Dünyanın bütün acılarını tattım. İç savaşı gördüm İspanya'da. Sonra Picasso'nun haykırışını... Kısacası insan olmaya çalıştım ruhumun haykırışlarının bir parçasına eşlik etmek isteyenlere...

Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de neler olacağını görmek için pencereye oturmuştu. Sabahtan öğlene kadar, ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler. Hepsi kayanın etrafından dolaşığ saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi. "Halkından bu kadar vergi alıyor ama yolları temiz tutamıyor." Daha sonra saraya meyve ve sebze getiren bir köylü çıkageldi. Sırtında taşıdığı küfeyi yere i

BABİL MÜNECCİMİ Kader yazgılı yıldızın kırık ışığı, Tufanı haber vermekte bir babil müneccimi. Ey yıldızların hükümranı kırma kalemini Gül yüzlü bir kader de bana çiz Taze uçurumlar var yaşlı yürekte Tükenişin çığlıklarından kapama kulaklarını Kanlı yara can vermenin sancılarında Boy veriyor gün be gün ölüm Sancısız bir doğumla bir can daha ver Tufan çamurundan nefesi kesilen ruha Çiçek dolu tek bir pencere ver

Dün düşünüyordum. Bugün düşünüyorum. Yarın da düşüneceğim. Ama ne düşüneceğimi, sana asla söylemeyeceğim. -Bazı babalar, başka babaların evlatlarına göz dikerler, keşke o benim evladım olsaydı diye; bazı evlatlar ise başka evlatların babalarına göz dikerler, keşke o benim babam olsaydı diye. -Rüyamda tüm ulusları, dinleri ülkeleri, inanışları ortak bir hale getirmiştim.

Dünya ihanette…Dünya ganimet peşinde! Ülkem Cumhuriyet savaşında…Ama aç,ama çarıksız,topsuz,tüfeksiz…Ama bilek gücü, ama inanç gücü ile, 70’lik dedesiyle, kınalı kuzusu 15’lik yeni yetmelerinle, 1914 ağzı emzikli Zühre’si,nice yetimleri,nice savaş dulları ile ülkem alev almış kor ateş yanarken, gökyüzünden top,kurşun yağarken, ocaklar söner şehitler şehadet feryatları ile toprağa düşerken, dünyanın yedi düvel düşmanına nasıl göğüs gerdiğinizi, o özgürlük yokuşunu nasıl tırmandığınızı Zühre annem anlat. Cu

Sanki kozasına sıkışmış bir tırtıl gibiyim. Ne yapacağını bilmeyen, Durduğu yerde acı çeken. Bir cesaret etsem. Sana hissettiklerimi söylesem. Çıksam artık kozamdan Bana uçmayı öğretsen. Uçsak seninle, Uçsuz bucaksız yerlere. Ah be yar, Gel artık Sensizken yokluk çeker dururum. Geliversen varlığına kavuşurum. İşte bendeki durum.

Bakmak mı? Görmek mi? Gözleri olan herkes gördüğünü sanıyor. Bakıp da göremediğimiz, yaşayıp da hissedemediğimiz ne çok şey var şu hayatta. Zaman kaybediyoruz. Her göremediğimiz şey bizim için zaman kaybı… Bu hayat bir kere verildi bize. Yaşadıklarımızın bir anlamı olmalı. Karşılaştığımız insanların, iyi dediklerimizin, kötü dediklerimizin… Bir yürüyüş sırasında ezip geçtiğimiz çiçeklerin… Mutlaka anlamı olmalı. Ne dersiniz? Hayatın anlamı bakıp göremediklerimizde mi saklı?

Benim çocukluğum öyle sıradan geçmedi. Herkesin natürel, standart bir yaşantısı varken; benim ise siyah ve gri tonlarında yaşantım vardı. Öyle bir evde büyüdüm ki sadece "Anne'min sevgisi beni sarmaladı." Tek koruyucu meleğimdi o benim. En büyük güven duygumu. Babam'da yaktım o güven duygumu. "Babam izin vermezdi saçlarımı uzatmama hep içimde kaldı o çocukluğum" Sevgi, hissetmekle başlar. O yüzden diyorum ya "Hisset kalbimi" diye. Hüzünlü bakan gözlerin derinliğinde ne nice insanlar ölmüştür. Beni tanımanız

Bu hikâyelerin tamamı gerçek, yaşanmış olaylardan yola çıkılarak yazıldı. Neriman, Zozan, Fatma'nın hayalleri vardı. İki dağın arasına saklanmış insanların yaşadıkları, arzuları vardı. Sevdiği insana kavuşamadan yaşamın kıyısına varmak, dilek dilemek, kimsesiz yaşamak, kayıp giden hayat ve geri gelmeyen umutlar vardı. İzzet abinin hikâyesi, yaşamları. sevdaları. Dullar Apartmanı'nda yaşanan olaylar, insanların düştüğü yaşam tarzları, yıkılmış hayatları, gelecek gözüyle bakılan sevdalar, göçüp giden güneşin

“Farklılıkları bu dünyaya çok şey katacak, yeter ki farkında ve yanlarında olmayı bilelim. Daha güzel bir dünya için farkındayız, farklılıklarımızla bir aradayız.”Hangi etkiye ne tepki vereceklerini tespit edip, onlara empatik ve etkileşim temelli yaklaşmamız onlara güven verecektir. Otizmli bireye güven ve sevgimizi verdikten sonra dünyasına girmek daha da kolay olacaktır. Güvenlerini kazandıktan sonra, vereceğiniz eğitimin içine sevginizi de kattınız mı? Dünyalarına girmeyi başardığınızı göreceksiniz.İlk

Şer ve Şeyma’lara, ne kutsal kitabın sevgi ayetleri, ne de insanlık tesir etti. Bu iki kuzen arasında gelişen nedenlere inat, vazgeçmedikleri işlem ve eylemlerinde, Rab onlara kardeş kanı bela edip şiddet, baskı, zülüm daha da ötesi imha ve yok etmek üzere bir yol çizdirdi. Yıllar öncesinde birinin yanlışı bir diğerinin karıştırıcı üslupları ile şeytanın şerrine yönelik düşürülerek sonsuza dek çözülmeyen ve saklı kalan gizemlerine hayret edecek, gerilim tadındaki olayların açtığı tahribata tanıklık eder

Okuyacağınız öykü sevgilisine deli gibi âşık bir gencin birkaç günlüğüne bile olsa onu görme hayaline kendini kaptırmasıyla başlar. Yaşadığı şehirden bir gece vakti arabayla yola çıkar ancak gece sabaha yaklaştıkça yol gittikçe uzar ve kaybolduğunu anlar. Yolunu kaybedişinin basit birkaç nedeni vardır; uzun yol tecrübesizliği, acemi bir sürücü oluşu ama hepsinden önemlisi gece karanlığında yola çıkışı gibi… Evrenin bu üçlü hata zincirini bir arada gerçekleştiren Atahan’a bir sürprizi vardır. Önce izlediği y

Kaçmak için seçeneği olmadığı kasabadan kaçmayı başaran Atahan nihayet doğup büyüdüğü topraklara kendi deyimiyle kalabalıkların arasında kaybolabileceği İstanbul’a gelmiştir. Ancak öyle belalar vardır ki nereye giderseniz gidin sizinle beraber gelir. Atahan da böyle bir belayla dolaşıyor, dolaşırken de tüm sevdiklerini tehlikeye atıyordu. Kasabanın Tanrıları, Tanrı adının layığını yerine getirmek gibi bir misyonla, öfkelendikleri Atahan’ı çarptırdıkları cezanın infazı için köşe bucak arıyorlardı. İnsanlar

+Merhaba, bir şey sorabilir miyim?-Hayır, ilgilenmiyorum.+Yok hayır bir şey satmıyorum. Başka bir şey soracağım.-Nedir?+T-shirt’ünüzü nereden aldınız?

Satürn/Satan/Şeytan/Lucifer ya da Baphomet görsel medya ile insanları kitapta bol bol örnekleri verilen yalanlarla dolu bir dünyada yaşatan “Elit Azınlık”ın tanrısıdır! - Zamanla bu gelenek, Nimrod ve oğlu Tammuz'un Kabil'in İlahi Soyu Lucifer'den geldiği hipotezine dayanarak Babil'in Gizemli Dini “The Mystery Religion of Babylon” olarak bütün dünyaya yayılır ve kitap boyunca göreceğimiz gibi, Avrupa Birliği, Vatikan, Masonluk, Hollywood gibi kurum ve gizli örgütlerin din felsefesini oluşturarak günümüze

Bu çalışmanın kapsamı ve konu edindiği değişkenler arasında kurduğu ilişki alanyazında farklı ve yeni bir bakış açısıdır. Gelecekte yapılacak, farklı değişkenlerin ve değişkenler arası ilişkilerin konu edinildiği kapsamlı araştırmalar için öncü bir nitelik taşıması umulmaktadır. Çalışma sonunda elde edilen ve önceki çalışmalar ile de desteklenen sonuçların hiç şüphesiz hem ulusal hem de uluslararası alanyazına katkı sağlayacağı ve önemli bir boşluğu dolduracağı düşünülmektedir.Toplumsal yaşamda bir yandan e