Evet... Şiir yağmurları devam ediyor. Yine yeniden tüm şiir sever dostlara merhaba! Duygularımı, düşüncelerimi insanlık tarihinin en kadim, en kıymetli edebiyat türü olan şiirle aktarmak düştü benim de bahtıma! Bu sonsuz deryada itiraf etmeliyim ki, beni en çok heyecanlandıran, yeni sözler keşfedebilmekti. Bu kitabımın adını da yine böyle bir şiirimden verdim. Ve hece ölçüsünün sınırlı alanında şiirin özgür ruhunu yakalamak... Bu da müthiş bir keyifti. Bu zevkim sebebiyle hem hece hem de serbest tarzda şiir

İslam Din’i, öncelikle ve özellikle kendine güveni olan bireylerin oluşmasını esas alır. Kişi; Allah’ın birliğine ve o’ndan başka bir Tanrı olmadığına iman etmekle kendisine güveni olan kişi konumuna geçmekte ve artık şu ne dedi, bu nasıl gördü gibi ikilemlerden kurtulmuş olmaktadır. Çünkü hesap vereceği tek varlık vardır… Allah! Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün: “Öğretmenler! Cumhuriyet sizden Fikri Hür, İrfanı Hür ve Vicdanı Hür nesiller ister!” sözü burada gerçek anlamını bulmaktadır… Kendisinin sahibi olma

Yepyeni Paylaşımcı Meclis Sistemi bir ütopya değildir. Atatürk devrimlerinin günümüz şartlarında sürekliliğini sağlama ve Cumhuriyetimizin kurucu değerler üzerinden güncellenmesi çalışmaları yolunda bu kitapta yazılanlar, bu konu üzerinde hayal kuran ve düşünenlere bir rehber olabilirse bizim için en büyük mutluluk bu olacaktır.

Yazarın notu… Çocukların dünyasına ilk adım attığımda, yani anne olduğumda, tamamen şaşkın ve ne yapacağımı bilmez bir haldeydim. Hem bir hekim, hem bir anne hem de bir eş olmak kolay değildi benim için. Dikenli yollardan geçtiğim de oldu , o güzel pınarlardan doya doya su içtiğim de.. Çocuklarla vakit geçirdikçe onların hayatlarının ne kadar renkli, hayal dünyalarının ne kadar geniş olduğunu hayretle izledim. Miniklerimiz hayatı öğrenirken onlara ufacık da olsa katkım olabilecekse bu benim en büyük mutlulu

Özellikle de son 16 yıldır yaşamakta olduğumuz olaylar, anlamadığımız bir dilde yapılan ibadetler, ibadet adı altında insanları cemaatleştirmeler ve bu yolla Allah ile aldatmalar, aldatmaları ve uydurulan dinî kullanarak Cumhuriyetin Kurumlarına yönelik saldırılar, beni bu konuda çalışmaya yönlendiren ana etkenler oldu. Çünkü Atatürk’ün bedensel varlığının artık aramızda bulunmamasından cesaret alan içteki ve dıştaki kimi olumsuz güçler, O’nun yeni Türk Devletini oluşturma doğrultusunda ilk adımı attığı 19

Kartal Kanatlar'ın lideri olacak Ak Prens şehirdeki yasaklardan iyice bunalmıştı. Yükseğe uçmak yasak, sınırları geçmek yasak, geçmişi sormak yasak, kral olmasını sağlayacak asanın nerede olduğunu sormak yasak! Bıkmıştı artık bu yasaklardan. Madem kanatlar vermişti Gök Tanrı onlara, özgürce uçmalıydı gökyüzünde. Yasaklara karşı koyma isteği doluyordu her gün içine. Bu istek büyük bir maceranında doğmasını sağlayacaktı. Sihirli asalar, devler, periler ve daha bir çok yaratığın olduğu Kartal Kanatlar Siyah ve

İnsanoğlu tarihsel süreç boyunca ulaşamadığı veya aç olduğu şeylere mistik hava vermiş ve sonradan kafasında oluşturduğu şeylere kendisi de inanır olmuştur. Bunun temel sebebi ise sahip olmak isteği ve etrafında şekillenen açlık hissidir. Petrol yolculuğunu da bu temel üzerinden yaparsak daha anlaşılır olacaktır. Susuz Petrol'de petrol efsanelerinin neden gerçek olmadıklarının sebepleri; nicelikli verilerle, kronolojik sıralamalarla ve mühendislik bilgileri çerçevesinde aktarılmaya çalışılmıştır.

Ne kadar da incinmiş yürek, Gözlerini kapatmış gelecek sevdalara, Ne kadar da korkmuş böyle, Bir daha asla cesaretini toplayamayacak kadar Ne kadar susmuş böyle, Bir daha asla dile gelmeyecek kadar. Ne kadar sermiş önüne sevgisini, Bir daha asla kimseyi sevemeyecek kadar, Ne kadar da bağlamış ipleri, Kimsenin koparmasına izin vermeyecek kadar, Ne de güzel el sallamış arkandan, Kimsenin bir daha yüzüne bakamayacak kadar. Ve ne güzel biriktirmiş özlemini yüreğine,bir daha kimseye açamayacak kadar…

İnsanın kendi izlerini kayıp Ahit Sandığı gibi aradığı zamanlar olacaktı. İki dünyanın birbirine değdiği yerde uyanacaktı insan zamanlarda. Ve tüm zamanlarda insanın kendisine benzeyecekti kutsalın kutsalı...

Çok şair, çok yazar; Attar gibi bir Mantıku’t Tayr meydana getirmek için uğraşsa da, Hz. Mevlana’nın dediği üzere, bu eşsiz eser gibi bir eser meydana getirmek için elbette Attar gibi yedi aşk şehrini dolaşmak gerek. Mevlana Celaleddin Rumi bile kendini henüz bir küçük sokağın başında görüyorsa biz bu dünyanın neresindeyiz aslında bunu bile bilmiyorum. Bu kitapta başına gelen talihsiz olaylar nedeniyle hayatını sorgulayan Hüma’nın, Simurg’a; yani hakikate ulaşmasının hikayesini anlatacağım sizlere. Elbette

Tüm kasvetini bütün heybetiyle sergileyen soğuk bir kasım akşamıydı. Sessizlik, loş sokakların karanlık duvarlarına kadar sinmişti. Bir balta sanki el bombasını andırırcasına sessizliği yarıyordu. Genç adam derin bir yutkunma, acı bir tebessüm ve içten bir ah ile yavaşça doğruldu. Alnındaki boncuk boncuk terleri toza talaşa bulanmış sağ kolu ile sildi. Gözü, ince bulutlar arasında kendisine gülümseyen aya takıldı. Mahzun bir şekilde başını yere eğdi ve gönül pınarlarından çağlayan duyguların bir yansıması i

“Yazar Hakkında”sız bir kitap bu Kim benim hakkımdakileri veya aklımdakileri merak etsin? Yırtık dondan, toz bezi yapabileceğim kimin umurunda olur? Evde üç farklı terlik kullandığımı mı yazayım? Biri dışarıdan eve gelişte çorabı çıkarıp, banyo yapana kadar Biri banyoda Biri de ev içinde giydiğim Boktan işlerde çalışıp hayatımı çürütmemi mi? Küçükken sarışın olduğumu mu, şimdiki gibi? Kaçacak köyü olamayacak ve nefret edecek kadar İstanbullu oluşumu mu? Bana hiçbir şey katmadan, katmış gibi yapan bitirdiğim

Yazmak bir eylemdir. Yazmak, bende varım diyebilmenin, şiirsel anlatımıdır. Yazmak, yüreğinin kıyısına vuran acıların, pişmanlıkların, öfkelerin, keşkelerin, mutlulukların, hayallerin, hayal kırıklıklarının başka hayatlara en güzel yansımasıdır. Ve yazmak, anarşistçe başkaldırmaktır dünyaya.

‘’Kanım donmuştu, bir anda köpeklerin Irak çöllerinde aç susuz gezerken ki halleri gözümün önüne geldi. 25 bomba köpeği birçok hayat kurtarabilirlerdi. Beli de kurtarmışlardı. Orta Doğu’da insanın değeri olmadığı gibi hayvanların değeride yoktu. Bu bir köpek kurtarma operasyonu idi, hayat kurtaran köpeklerin hayatını kurtarma operasyonu...’’

Kurtuluş Savaşı sadece bir Türk-Yunan savaşı değildir. Bu savaş, ezilenlerin emperyalizme karşı başlattığı, o güne kadar eşi benzeri görülmemiş bir başkaldırı ve bir halkın uyanışıdır. Başkaldırımız okullarda öğretildiği gibi Yunan askerlerinin deniz döküldüğü 9 Eylül 1922’de de bitmemiştir… İşte bu kitap, İç ve dış koşulların imkansızlığına rağmen, yokluk ve yoksullukla yılgınlığa düşmüş bir ulusun, politik bölünmelerin ve çatışmaların içinde, o yüzyılın çıkardığı en büyük dâhinin etrafında aynı amaç ve in

Elinizde ki kitapta yazılanların bazıları gerçeğin ta kendisi, bazıları fantastik denemeler, hikayeler ve hemen hepsi kısa cümlelerden oluşuyor. Elbette yaşadıklarım, tanık olduklarım, bende iz bırakmış zamanlar, anılar. Bir yanıyla memleket gerçeği, bir yanıyla kişisel tarihim. Kalıcı hale gelsin, daha geniş çevreye, okuyucuya ulaşsın düşüncesiyle kitap haline getirildi ve umarım beğeni ile okunur. Söz uçar yazı kalır. Sözde kalmasın. Okunsun, yüreklere dokunsun...

1985 yılında Sivas'ın İmranlı ilçesinde doğdu. Küçük yaşta bağlamayla tanıştı. Bağlama eğitmenliği yapan babası Murtaza SEZGİN' in yanında 1999 yılında bağlama eğitmenliğine başladı 2012 yılından itibaren Aydın'ın Didim ilçesinde bulunan Halk Eğitim Merkezi müdürlüğünde bağlama eğitmenliği görevine devam etmektedir. Yaklaşık olarak 10 senedir de Didim Cemevi bünyesinde "AŞIK VEYSEL KOROSU" koro şefliği ve bağlama eğitmenliği yapmaktadır.2019 yılında açmış olduğu Youtube kanalında online dersler vererek

Bedaliza kelebek anlamına gelir. Bu şiir, hayatımızda söylediğimiz ve söyleyemediğimiz 'hep?' içinde seslendiğimiz bir aşk hikâyesini anlatır. Bazı aşklar kelebeklerin ömrü kadar sürer. Mutluluk, huzur... bir kelebeğin ömrü kadardır. Umarım beğenirsiniz...

Dombili Beşli, hayvanlara ve çevresinde duyarlı, yaratıcı, olumlu düşünen enerji dolu bir grup çocuk, Yuvasız kalan kuşlara sahip çıkmak istiyorlar ancak yaşadıkları sitenin katı kuralları var. Beş çocuğu çok zorlu bir mücadele bekliyor, acaba başarılı olabilecekler mi? Bu, pandemi koşullarında önlerine sürekli yeni engeller konulan çocukların özgün çözüm arayışının eğlenceli hikayesi, iyi okumalar.

Ömür denilen zamanla sınırlı hayat yolculuklarımızda yol alırken ‘’yaşama karşı daha farklı bir yaklaşım sergileyebilir miyim?’’ ‘’uzun vadeli düşünme ve görme ufkumu nasıl genişletebilirim?’’ ‘’kıt kaynaklarla ideallerime ulaşmayı gönülden istiyorum, ama nasıl?’’ sorularını kendisine sorabilen herkese bir dizi hikaye, yaşanmışlık, yoğun duygular eşliğinde sizleri hayat yolculuğunuzun rotasını yeniden çizmeye davet ediyorum. Yeni dünyanın aydınlık gençleri ve ebeveynleriyle süregelen düşünce yolculuğumuzda