Kelile ve Dimne ya da Sanskritçe adı ile Karataka Damanaka, Brahman rahibi Beydeba tarafından yazıya geçirilmiş, adını Hintli Vişnu rahibin Pançatantra (beş düşündürücü nasihat kitabı) adlı eserdeki iki çakal kardeşten aldığı düşünülen ve öğüt vermek amacı güden 14 bölümlük Hint kökenli fabldır. Eser, Beydaba tarafından Debşelim adlı Hint kralına Sanskritçe olarak sunulmuştur. Beydeba (MÖ. 1. yüzyıl), ismi ve kökeni hakkında Hintli veya Çinli gibi farklı görüşler bulunan fakat yaygın görüş olarak Ketku adın

Alice Harikalar Ülkesinde, takma ad olarak Lewis Carroll’ı kullanan Charles Lutwidge Dodgson’ın 1865 yılında yayımlanan, tüm dünyada tanınan ve Türkçede otuzdan fazla farklı baskısı bulunan fantezi türündeki romanıdır. Eser hem çocuk hem de yetişkin edebiyatında önemli bir yere sahiptir. Kitapta, tuhaf, beyaz bir tavşan gören Alice’in tavşanı takip ederek girdiği Harikalar Diyarı’nda yaşadığı maceralar anlatılmaktadır. Romana adını veren Alice, gerçekte yaşayan Alice Liddell isimli bir kızdan ilham alınarak

Yoksul baba düşünceler içinde yürürken, bahçe sahibi de yanına yaklaşıyordu. Bahçe sahibi, yoksul babayı görünce: -Merhaba komşu, diye onu selamladı. Hayrola, pazardan mı geliyorsun? -Pazardan geliyorum, diye karşılık verdi yoksul baba. Sonra da yaptığı alışverişe çok şaşırmıştı. -Torbadaki elmalar çok hoşuma gitti galiba, diye atıldı. Dilersen elindeki tavukla bunu değiştiririm. Baba biraz düşündü. -Pekala, diye karşılık verdi. Sonra da bir torba dolusu ekşi elmayı kaptığı gibi, evin yolunu tuttu.

Bir ara doktorun kalktığını gördüm. Şapkasını, tabancasını, bıçağını aldı. Dışarı çıktı. Ağaçların arasından hızlı hızlı yürüyerek kuzeye doğru uzaklaştı. Doktorun hareketini izleyen Gray bana: - Doktor çıldırdı galiba, dedi. - Yok dedim, Doktor çok akıllıdır, Kolay kolay çıldırmaz, - İyi ama nereye gidiyor ? Yanılmıyorsam Benjamin Gunn’ı görmeye gidiyor, dedim. Gray başını salladı: - Bu bize ne kazandırır ki’ diye söylendi.

Gerçekten sihirli gibi görünüyorlardı.Tepenin karşı yamacında, yaklaşık yirmi metre yüksekteki ağaçlar yavaşça demiryoluna doğru ilerlemekteydiler. Arkadaki gri yapraklı ağaç tıpkı yeşil koyunlardan oluşmuş bir sürünün çobanı gibi tüm diğer ağaçları önüne katmış götürüyordu. *Bu da ne?* diye sordu Phyllis. * Bu kadar büyü benim için çok fazla. Bundan hiç hoşlanmadım. Haydi evedönelim!*

Kraliçe, Glumdalkliç’in verdiği model üzerine özel marangozuna benim minimini bir yatak odası yaptırdı. Çok usta bir adam olan marangoz üç haftada ana tahtadan on altı ayak genişliğinde on iki ayak yüksekliğinde pencereleri, kapısı çok güzel küçücük yatak odası hazırladı. Çocuk oyuncakları yapmakla meşgul olan başka bir işçide fildişine benzer bir maddeden iki sandalye, iki masa, elbiselerimi koymak için bir dolap yaptı. Bundan sonra kraliçe en ince ipek kumaş satan tüccarlardan elbiselik kumaşlar satın al

Heidi, Johanna Spyri’nin 1880 ve 1881 yıllarında birbirinin devamı iki kitap şeklinde yazdığı ve neredeyse tüm dillere çevrilerek dünya çocuk klasikleri arasına girmeyi başaran, Milli Eğitim Bakanlığı’nın belirlediği İlköğretim Okullarında Okutulacak 100 Temel Eser arasına seçilen ve büyükbabasıyla Alpler’de yaşayan, iyi niyetiyle herkesi seven Heidi’nin herkese mutluluk getiren hikayesini anlatan kitabıdır. Johanna Spyri (12 Haziran 1827; Hirzel, İsviçre - 7 Temmuz 1901; Zürih, İsviçre), tüm dünyada "Heidi

Pinokyo ya da orijinal ismiyle "Le avventure di Pinocchio" İtalyan yazar Carlo Collodi tarafından 1881 yılında yazılan ve bir çocuk gazetesinde tefrika edildikten sonra 1883’te kitap olarak basılan, 260’tan fazla dile çevrilerek tüm dünyada okurlarla buluşan, dünya çocuk edebiyatının en ünlü kitaplarındandır. İlk Türkçe çevirisi 1944 yılında Ragıp Önel tarafından yapılmıştır. Kitapta, Geppetto Usta tarafından sihirli bir kütükten yapılan ve yaramaz, tembel bir çocuk olan Pinokyo’nun maceraları üzerinden çoc

Şehzade karısını o denli seviyordu ki, kendisine her gün bir armağan veriyordu. Bir gün gerdanlık, bir gün bilezik, bir gün yüzük, bir gün kürk,, Getirdiği her armağandan sonra karısına sorardı: -Bak kömürcü kızı, sana bunu aldım, beğendin mi? Kömürcü kızı hiç teşekkür etmez. Sadece: -Talihimdir Şehzadem! Demekle yetinirdi. Şehzade, bir gün karısının iyilik bilmezliğine çok öfkelendi: -Ya’ Talihindir öyle mi? Sen şimdi görürsün talihini’ diyerek kızın babasına verdi. Kömürcü, kızına: -Senin yüzünden

Oliver’i aralarına alan iki hırsız binadan çıktılar. Hava müthiş soğuk, çevre ise kapkaranlıktı. Köprünün üzerinden yürüyerek, daha önce görmüş oldukları ışıklara doğru yöneldiler. Sikes: *Dosdoğru devam edeceğiz ,* diye fısıldadı. *Bu gece ortalıkta bizi görecek kimseler yok.* Biraz da soğuğun etkisiyle hızlı hızlı yürüyerek kasabanın içinden geçtiler. Aşağı yukarı çeyrek mil kadar yol aldıktan sonra, duvarlarla çevrilmiş bir evin önünde durdular. Toby Cracket hiç vakit kaybetmeden duvarın üstüne tırmandı.

Ellerinde oklar ve yaylarla yüz tane yeşilli adam alanı kuşatmıştı. Vali korkan gözlerle onları süzdü. Sonra: -Alın götürün onları. Beni bu kez hazırlıksız avladınız. Ama günün birinde elbet hesaplaşırız, dedi. Robin şen bir kahkaha atarak: -O günü iple çekiyorum, Vali dedi. Böylece Robin Hood, yüz adamı ve idamdan kıl payı kurtulan üç delikanlı oradan ayrıldılar. Neşeli bir türkü tutturarak, Sherwood Ormanı’nın yolunu tuttular. Nottingham Valisi kendi sarayına dönerken, öfkeden kuduruyordu. Dişlerini

Günümüzde bir dünya turu atmak için seksen gün gerekmeyebilir ama 1870`lerde, bu gezi neredeyse imkânsızdı. Yakın çevresinde düzenli bir yaşama sahip, titiz ve dakik biri olarak tanınan bir İngiliz beyefendisi olan Phileas Fogg, Reform Kulübü`ndeki arkadaşlarıyla servetini ortaya koyduğu bir iddiaya tutuşur ve bu geziyi seksen günde tamamlayacağını söyler. Geçmişi hakkında hiçbir şey bilinmeyen, zengin ve kibar Phileas Fogg`a yeni uşağı Jean Passepartout eşlik edecektir. Bay Fogg ve Passepartout, küçük bir

Bu sırada Tom Amca ile Eva korudaydılar. Eva, tom Amca’nın gömleğinin deliklerine yaseminler takmıştı, neşeyle kahkahalar atıyordu. “Ne hoş oldun Tom Amca’” Tom da neşeyle güldü. Solgun benizli bu küçük kızın yüzünün gülmesi onu çok sevindiriyordu. Biraz sonra Eva’nın babası ile Ophelia da yanlarına geldiler. Tom Amca onları görünce sıkıldı. Özür diler gibi baktı, hemen ayağa fırladı. Ophelia: “Buna nasıl izin veriyorsun anlamıyorum. Agustine!” dedi.

Cosette yerinden çıkmaya cesaret edemiyordu. *Bu beyefendi bebeği sana aldı, senindir, haydi al onu, * diye devam etti kadın yine, Cosette o kadar şaşırmıştı ki, hiçbir harekette bulunamıyordu. Bebeğe dokunsa sanki yer sarsılacakmış gibi geliyordu ona. Ama dayanamadı ve yavaş yavaş bebeğe yaklaşarak: * Tutabilir miyim?* diye sordu. *Senindir dedik, madem ki beyefendi sana aldı onu, tutabilirsin tabii*

Birbirinden güzel 10 tane klasikleşmiş, olmazsa olmaz, başucu kitapları... Her biri döneminin en kuvvetli kalemince yazılmış ve her biri insanlık tarihinin en net aynası... " ÇOCUKLAR İÇİN EFSANE KLASİKLER "DE YER ALAN KİTAPLAR SEFİLLER